TED ESKİŞEHİR KOLEJİ PDR BLOG SAYFASI - Eğitimde Bir TÜRKİYE Markası!
Facebook Twitter YouTube
formats

ÇOCUKLAR NEYE İHTİYAÇ DUYARLAR?

Tarih 28 Ocak 2020, yazar içinde Anaokulu, Genel.

ÇOCUKLAR NEYE İHTİYAÇ DUYARLAR?

  • Sevgi: Çocuklar oldukları gibi sevilmeye ihtiyaç̧ duyarlar.
  • Kabul: Çocuklar her zaman kabul edilebilir davranışlar göstermeseler de yine de sizin tarafınızdan her zaman kabul görmek isterler. Sizin tarafınızdan reddedilmek, göz ardı edilmek istemezler.
  • Saygı: Çocukların değerli olduklarını, saygı görebileceklerini hissetmeye ihtiyaç̧ duyarlar. Onların bilgi ve becerilerine saygı göstermeniz, karar verme süreçlerini desteklemeniz kendilerine güvenlerinin artmasına neden olur.
  • Dürüstlük: Çocuklar çevresindeki kişilere güvenmek isterler. Yalanlar, gerçeği çarpıtmalar onların kafasının karışmasına ve güvenlerinin kırılmasına neden olur.
  • Adalet: Çocuklar kuralları/sınırları ve bu kuralların tutarlı ve adil bir şekilde uygulanacağını bilmek isterler.
  • Anlayış̧: Çocukların anlaşılmaya ihtiyaçları vardır. Onları can kulağıyla dinlemeye özen gösterilmelidir.
  • Sabır: Çok büyük beklentiler içine girmeden zaman içinde sabırla gelişimi takip etmek önemlidir.
  • Tutarlılık: Yetişkin olarak davranışlarınız tutarlı olmalıdır. Kuralların sürekli değişiyor olması çocukların kafasının karışmasına ve kendilerini güvensiz hissetmelerine neden olur.
  • Zaman: Çocukların sizin ilginize ve paylaşımınıza ihtiyaçları vardır. Çocukları dinlemek, onlardan öğrenmek, öğretmek, oyun oynamak, onlarla sohbet etmek ve onlara kitap okumak için zaman ayırın. Bu sayede kendilerini daha değerli hissedeceklerdir.
  • Empati: Çocukların neler hissettiklerini anlamaya, olayları onların gözünden görmeye ve anlamaya çalışmanız önemlidir.
  • Esneklik: Çocuklar sürekli değişim ve gelişim gösterdikçe siz de onlara uyum sağlamak için tavır ve davranışlarınızda birtakım değişiklikler yapabilirsiniz.

Anaokulu Rehberlik Birimi

Merve Üstün

formats

İNAT MI ? İNATLAŞMA MI ?

Tarih 09 Ocak 2020, yazar içinde Anaokulu, Genel.

İNAT MI ? İNATLAŞMA MI ?

Bütün sabrımıza rağmen çocuklara bir şey yaptırmak zaman zaman bizi yorabilmektedir. Kendimizi defalarca aynı şey için uyarıp, sonrada ses tonumuzu yükseltmiş bir halde bulabilmekteyiz.

Çocuklardan isteklerinizi belirtirken açık ve net ifadeler kullanılmalı

Ebeveynler bir şeyi doğrudan söylemek yerine, çocuklara ne yapmalarını istediklerini belirten ipuçları kullanırlar. ‘’ keşke … yapsaydın ne iyi olurdu, ….. yapmanı gerçekten çok isterdim ‘’ gibi ifadeler çocuklar için açık net ve kesin ifadeler değildir, yapmasan da olur anlamına gelebilir. Bu sebeple taleplerini açık net ve kesin olarak ifade etmelidir. ‘Kitaplarını toplasan ne iyi olurdu’ yerine, ‘kitaplarını çantana yerleştir’ daha net bir ifadededir. Örn ‘’odanı toplar mısın?‘’ çocuk için ‘’her şeyi dolabının içine tık’’ anlamına gelebilir. Çocuk odasındaki bütün eşyaları dolabına tıkar. Açık bir ifadeyle ‘’kitaplarını kitaplığa, elbiselerini dolaba ve oyuncaklarını kutusuna koyar mısın?’’ daha net ve yanlış yorumlamasına fırsat vermeyen bir ifadedir.

Olumlu cümlelerle, sorumluluklarını yerine getirdikten sonra belli ayrıcalıkları yapabileceğini söylenmeli

            Defalarca aynı şeyi söylediğiniz halde çocuğunuz sanki sizi duymuyor mu?

Söylenmek, uzun açıklamalarda bulunmak ‘’ebeveyn sağırlığına’’ neden olur. Anne baba söylenmeye başladığı anda, işitme duygusunu kapatıp dinler gibi görünür, söylenmenizin bitmesini bekler. Çocuklar sizin söylediğinizi onaylar gibi görünür ‘tamam’ der ancak sizin yapmasını istemediğiniz davranışı yapmaya devam eder.

Kısa açık ve net ifadeler kullanın

Çocuğa cevabını veremeyeceği sorular sormayın?

  • Bunu sana kaç kez söylemem gerekiyor?
  • Neyin var senin, neden böyle yapıyorsun?
  • Kardeşini neden ağlatıyorsun?
  • Çocuğun yaptığı yanlışı durdurmadığı gibi öfkesini ve inatlaşmasını artırır, yaptığı yanlışı düşünmesini engeller.
  • Sevecen bir tavırla sakin bir şekilde yöneltilen yardımcı olacak sorular sorun?
  • Bu durumdan sen memnun musun?
  • Bu sorunu farklı şekilde nasıl çözebilirdin?
  • Sana böyle yapılsaydı ne hissederdin, ne yapardın, ne yapılsın isterdin? gibi yönlendirici sorular sorarak, çocuğun davranışlarını düşünmesini karşısındakini anlamasını ve çözüm için işbirliğine girmesini sağlayabilirsiniz.

Haydi gidiyoruz yöntemi

Park, doğum günü, aktivite merkezi, sokakta oynamak gibi eğlenceli bir aktiviteyi sonlandırıp çocukları eve götürmenin ne kadar zor olduğunu hepimiz biliriz. Peki, bunu nasıl başaracağız?

Kendinizi sizin için önemli heyecanlı bir işin ortasında hayal edin (çocuk için oyun, en önemli ve bitirilmesi gereken bir iştir) tam işin ortasındayken eşiniz ‘yemek hazır’ diye seslendi. İşinizi pat diye bırakıp mutfağa koşar mısınız? ‘bir dakika ‘ diye seslenip işinizin bir kısmını toparlamaya ve bitirmeye çalışır mısınız? Çocukların bir aktiviteyi bitirmelerine yardımcı olmak için fiziksel olarak değişmelerini beklemeden önce zihinsel olarak bu değişikliğe hazırlanmalarını sağlayacak bir zaman tanımalıyız. Örn: parkta oynarken gitme hazırlığı için parmağımızla da göstererek ‘5 dakika sonra gidiyoruz’ birkaç dk sonra ‘3 dk sonra gidiyoruz’ biraz sonra da ‘1dakika sonra gidiyoruz’ deyip, hemen ardından bir kere daha kaydırak mı, salıncak mı istersin? Diye seçenek sunarsak. Kaydırağın ardından ‘gitme zamanı’ deyip, hemen ardından koşalım mı, hoplayarak mı gidelim? Deyip, seçenek sunarsak çocuğun hoplaya zıplaya evin yolunu tuttuğunu görebiliriz.

Bu yöntemi çocuğunuzu yemeğe, banyoya, yatmaya çağırdığınızda kullanabilirsiniz. Ancak ilk uygulamada başarılı olmayı beklemeyin. Çocuklar 3. 4. Uygulamadan sonra bu yeni yönteme alışacaklardır

Seçenek sunmak

Çocuklar kendi seçtiklerini yapmayı çok sever. Çocuğa baskı altında olmadığı kontrolün kendisinde olduğu hissini verir. Seçenek sunmak bir yandan sizin çocuğa ulaşmanızı sağlarken, bir yandan da çocuğunuzun özgüvenini doğru kararlar alma yeteneğini geliştirmesini de sağlar. Çocuklar basit seçeneklerle başlar- süt mü, meyve suyu mu? Diye başlanıp yaş ilerledikçe daha büyük seçenekler için pratik yapılmış olur. Örn: Uykuya gitmekte zorlanan pijamalarını giymek istemeyen bir çocuğa, pijamalarını giyelim mi? Diye sormadan, ‘kuşlu pijamanı mı, ayılı pijamanı mı giymek istersin?’ diye sormak inatlaşmasını kırıp işbirliğini artırabilir. Yapılacak işle ilgili tek seçenek olduğu zamanlarda, en iyisi zamanı veya sırayı seçenek olarak sunmaktır. Örn ‘televizyonu 10 dk sonra kapat’ demek yerine, televizyonu 5 dk mı, yoksa 10 dk sonra mı kapatmak istersin? Diye sormak işbirliğini artırır.

Çocukların mutlu olmasını istiyorsanız bazı isteklerine ‘hayır’ diyebilmeyi bilmeli ve uyması gereken kuralları öğretmeliyiz

Çocuğunuzun çeşitli kuralları öğrenmesinde doğru şeyleri yapmaya teşvik etmek kadar bazı şeyleri yapmasına engel olmakta önemlidir.

Çocuk Hakları Sözleşmesinin Kabulünün 30. Yılı Kutlu Olsun

Tarih 21 Kasım 2019, yazar içinde Genel.
formats

ANAOKULU ÇOCUĞA NE KAZANDIRIR?

Tarih 18 Eylül 2019, yazar içinde Anaokulu, Genel.

OKULA ATILAN İLK ADIM

Eylül ve Ekim ayları geldiğinde ilk defa anaokuluna başlayacak çocuklar ve ebeveynler için heyecanlı bir süreç başlıyor. Çocuğun ebeveyn  ile güvenli bağ kurabilmesi hayatının temelini oluşturur, bu temel çocuğun okula başlayışını ve aileden  ilk ayrılışını da kolaylaştırıcı olmalıdır. Anaokuluna hazır olmak sadece çocuğun hazır olmasından geçmez, ailenin de çocuğundan ayrılmaya hazır olması gerekir. Aile kendisini hazır hissetmeli bu konuda yüz ifadelerine, sesinin tonuna dikkat etmeli; hareketlerinde endişe ve kaygı olursa  hissettirmemelidir. Unutulmamalıdır ki, okula başlama döneminde çocukların gereksinimi olan en önemli duygu güvendir. Anne babayı kaygılı gören çocuk, korkacak, endişelenecek karşı tepkiler göstermek isteyecektir. Çocuğun anaokulunda yaşadığı her deneyim,  ilkokula başlayacağı süreçte birer temel hazırlık niteliğinde olacaktır.

ANAOKULU ÇOCUĞA NE KAZANDIRIR?

ÖĞRENCİ OLMAK;

Çocuklar, dürtülerini kontrol etmeleri gerektiğini öğrenirler. Örneğin, hikaye saatinde gruptan uzaklaşıp gitmemeyi, öğretmeni ve sınıf arkadaşları ile birlikte hareket etmeyi öğrenirler.

ARKADAŞ EDİNMEK;

Okul öncesi öğrenciler diğer çocuklara nasıl yaklaşmaları gerektiğini ve onların yanında nasıl daha rahat davranmaları gerektiğini öğrenirler. Ben bundan daha büyük bir kule yapabilirim! demek yerine “Ne yapıyorsun?” diye sorarak, karşılarındaki arkadaşlarına odaklanarak bir konuşmaya nasıl başlanacağını keşfederler.

BAĞIMSIZ OLMAK;

Okullarda çocuklar; ayakkabılarını giymeyi, ve tuvaletten sonra ellerini yıkamayı ve bunun gibi bir çok davranışı pekiştirirler.

YARDIM İSTEMEK;

Okul öncesi eğitiminde çocuklar, toplum içinde konuşabilmelerini sağlayan güveni ve içsel gücü kazanırlar.

KESMEK VE YAPIŞTIRMAK;

Doğru kas kontrolü ve motor becerilerini geliştirmeyi öğrenirler.

SEMBOLLERİ, KONSEPTLERİ VE KAFİYELERİ TANIMAK;

Daha okumaya hazır olmasalar da, okul öncesi eğitimi alan çocuklar genellikle numaraları ve harfleri tanırlar. Örneğin, iki farklı rengi birleştirerek üçüncü bir renk elde edileceğini ya da birinin şapkasının üçgen şeklinde olduğunu bilirler. Çocuk şiirleri ve şarkıları öğrenmek çocuklara akademik faydalar sağlar; kafiye kurmayı bilen çocuklar okumayı daha kolay öğrenirler.

ARAŞTIRMAK VE KEŞFETMEK;

Okul öncesi öğrenciler doğal bilim adamlarıdır. Elle yapılan ve kendilerinin yönettikleri pek çok deney yapabilme fırsat edinir ve çevresini daha iyi tanırlar.

OKULA UYUM SÜRECİNİ  KOLAYLAŞTIRMAK İÇİN NE YAPABİLİRSİNİZ?

  • Çocuğunuz ayrılık kaygısı yaşıyor olabilir bu konuda yanında olacağınızı çocuğunuza hissettirmelisiniz.
  • Çocuğunuzun okula gitmesi konusunda kararlı olmalısınız.
  • Çocuğunuz okula gitmekte isteksiz görünüp, sizden ayrılmada zorluk yaşayabilir. Bu durum genelde normal bir süreçtir. Her an onunla olamayacağınızı bilmeli; okula giderken sana eşlik edeceğim, akşam seni almaya geleceğim gibi cümlelerle onu rahatlatabilirsiniz.
  • İlk gün sizlerle birlikte okulda olmak isteyebilir bu durumda süreyi sınırlandırmalı (10 dakika buradayım sonra gitmek zorundayım gibi) ve kararlı bir şekilde ayrılmalısınız.
  • Çocuklar ağlayarak duygularını gösterebilir. Bu süreçte anne-babalarını okula gitmemek için ikna etmeye çalışabilirler. Ancak çocuğun evde kalması uzadıkça okula başlaması da güçleşir. “Yatışsın, düzelir, sonra göndeririz, iyileşince göndeririz.” şeklindeki yaklaşımlar sorunun çözümünü oldukça zorlaştırır çünkü evde sizlerle birlikte mutlu ve güvenli olduğu bir ortamı bırakıp belirsiz bir ortama girmek onun için zor bir süreç olabilir
  • Çocuğunuzu, günün sonunda onu okuldan alacağınızı ya da okul servisinin onu eve kadar getireceği konusunda bilgilendirmelisiniz..
  • Okul konusunda bilgilendirin, neler yapabileceklerini anlatırsanız okula karşı tutumu olumlu yönde gelişebilir.
  • Ev içinde hiç kural koyulmaması her istediğini rahatlıkla yapabilmesi okula alışması konusunda zorlayıcı olabilmektedir.
  • Çantasında veya elinde tutabileceği sevdiği bir nesne onu rahatlatacaktır.
  • Okula gitmesi gerektiği halde direnen çocuğunuza, kendisini nasıl hissettiğini sormayın, bu durum onun şikayet etmesi için fırsat ve cesaret verecektir. Çocuğunuzu gözlemleyin ev içinde dolaşabiliyor ve çok rahatsız görünmüyorsa okula da gidebilecektir.
  • Çocuğunuz eve geldiğinde “Sıkıldın mı?” “Korktun mu? “gibi  ifadeleri kullanmayın. Onun yerine “Okulda en çok neyi sevdin?’’ diye sorarsanız okulda sevdiği şeylere odaklanacaktır ve onlar arasında seçim yapmaya yönelecektir.
  • Oryantasyon döneminde çocuklarınızın öğretmenlerle iletişim kurmalarını sağlamanız onların birbirleriyle daha güvenli bir şekilde bağ̆ kurmasını destekleyecektir.
  • Dönemin başladığı ilk gün her zaman ağlayarak ebeveyninden ayrılmak istemeyen birkaç̧ çocuk olur bu durum ise kaygılanmayı gerektirmeyen çok normal bir tepkidir. Böyle bir durumda ebeveynin yapması gereken çocuğa karşı sakin, net, bir tavırla gerekli güveni verebilmektir.
  • Bu yaş çocuklar somut düşünürler bu yüzden okula başlamadan önce okulla ilgili somut bilgileri çocuğunuzla paylaşın, duygusal açıdan hazırlayın neden okula gitmesi gerektiği ve okulun ona neler kazandıracağı hakkında bilgi verin. Çocuğunuza okulda neler yapılacağını anlatmalı (günlük akış, kahvaltı, oyun saati gibi ) sosyalliğinden, eğlenceli yanlarından bahsetmelisiniz.
  • Okula gittiği için çocuğunuzu ödüllendirmeyin. Onun büyüdüğünü görmekten mutlu olduğunuzu ve her zaman yanında olacağınızı söyleyin. Sürekli korumacı bir tutum, çocuğunuzun dış dünyayı keşfetmesini engelleyebilir, özgüveni sarsılabilir.
  • Kendinizi korumacı değil, çocuğunuzun gelişimine destek ve yardımcı kişi olarak görmelisiniz.
  • Çocuğunuzun okula uyumu ile ilgili kaygılarınız olursa, bunu onun yanında ifade etmelisiniz.
  • Çocuğunuzun okulda olacağı süre içinde onun yanında plan yapmayın bu onun okula uyum sağlamasını zorlaştıracaktır.
  • Çocuğunuzun sorumluklarını üstlenmemelisiniz.(Çantasını -ödevlerini vb.)
  • Anaokulu PDR uzmanı ile mutlaka işbirliği içinde olmalısınız.
  • Ağlaması ve anaokuluna gitmek istememesi sizde kaygıya, paniğe, üzüntüye yol açmasın, olabildiğince rahat davranmalısınız. Çocuğunuz sizin endişeli olduğunuzu  hissederse daha çok kaygılanabilir.

 

YAŞAMSAL BECERİLERİ İÇİN YENİLİKLERİN VE DEĞİŞİMLERİN İKİNCİ ADRESİ OKULDUR, BU SÜRECİ HEP BİRLİKTE MUTLU VE BİRBİRİMİZE DESTEK OLARAK GEÇİRMEYİ UMARAK, İLGİNİZ VE DESTEĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ.

 TED ESKİŞEHİR KOLEJİ ÖZEL ANAOKULU

PSİKOLOJİK DANIŞMAN VE REHBER ÖĞRETMEN

MERVE CANER

 

 

formats

ÖLÜM NASIL ANLATILIR?

Tarih 06 Mayıs 2019, yazar içinde Anaokulu, Genel.

 ÖLMEK NE DEMEK?

Çocukların bir kısmı okul öncesi dönemde bu konu hakkında sorular sormaya başlarken bir kısmı ise hiç sormayıp konuşmayabilir. Çünkü çocuklar bu yaşlarda genellikle en az bir kez sokakta ölmüş bir hayvan görmüş, televizyonda bir ölüm haberi duymuş, bir kitapta ölümden bahsedildiğini dinlemiş ya da oyunlarında ölümü canlandırmıştır. Çocuklar biz farkında olduklarını düşünmediğimiz zamanlarda aslında yavaş yavaş ölümü tanımaya başlarlar. Dolayısıyla öncelikle anne-babanın bu konuda konuşmaya hazır hissetmesi ve “bu konu hakkında konuşmakta bir problem yok” mesajını vermesi önemlidir. Bunu takiben de çocuk bir soru sorduğunda dikkat edilecek en önemli detay “varsaymamak”, ne sorduğunu, neyi öğrenmeye çalıştığını ve bu konuda ne bildiğini iyi anlamak ve o sırada neyi soruyorsa ona yönelik az ve öz bilgiyi vermek olmalıdır.

5 yaşından küçük bir çocuk ölümün hayatın sonlanması anlamına geldiğini kavrayamaz, ölen kişinin bir gün geri geleceğini düşünür.  Yaşlı insanların ölebileceğini bilir ama genç birisinin ölebileceğini fark edemez bunun nedeni ise soyut düşünme becerisinin gelişmemiş olmasından kaynaklanır.

Ölümü uykuya benzetmek, çocuğun ölen kişinin uyanıp geri geleceğine düşünmesine neden olur. Aynı şekilde bir yolculuğa çıktı demekte çocukta ayrılık endişesi yaşamasına neden olur.

7 yaş üzeri olan çocuklar için daha çok somut kavramlar ile anlatılmalı.

Çocuğun. Ölüm kavramını nasıl anlayacağı ölüme nasıl tepki vereceği ebeveyn tutumları ile şekil almaktadır.

Her çocuk yaş dönemine uygun tepkiler vermeyebilir, hepsi ayrı bir bireydir geçmiş deneyimleri farklıdır. Bazen bir çocuk sürekli ağlayabilir bazısı hiç ağlamaz hayatına devam edebilir.

Acılarını bastırmaları yok saymaları, kendisinin güçlü olmasını istemek çocuk için olumsuz duygulara yol açabilir.

Ölüm sonrasında çocuğun ölümle ilgili soru sormasına fırsat verilmeli .”Öldü yerine Gitti” eylemi kullanılmamalıdır.

Hastalık ve beklenen bir ölüm çocuğa nasıl anlatılır?

  • Çocukların ağır bir hastalığa şahit olması zor bir durumdur. Sorduğu her soruya mutlaka cevap verilmelidir. Kritik sorularda örneğin; Dedem ölecek mi? gibi sorulara gerçekçi ve dürüst cevaplar verilmelidir. Böyle bir soru ile karşılaşıldığında cevabı bunu bizde bilmiyorum, iyi olması için doktorlar yardımcı oluyor cevabı verilmelidir.

Ani bir ölüm çocuğa nasıl anlatılır?

  • Okul öncesi dönem çocuklara hemen söylenmemesi çok daha faydalı olur. O kişinin hastalandığını, ameliyat olabileceği gibi ifadeler ile sürecin 1 hafta kadar uzatılması çocuğun kendisini hazırlamasına olanak sağlar.

Çocuğa açıklamayı kim yapmalı?

  • Ne kadar çok psikolog önerisi yapılsa da çocuklara bu açıklamayı çocuğun güven duyduğu kişi yapmalıdır. Sonrasında ise bir destek alınması gerekmektedir.

Çocuğa ölümü açıklarken ne demeli? Ne dememeli?

  • “Allah onu çok seviyordu, aldı cennete gitti” gibi ifadeler çocukların kafasını daha çok karıştırır, gerçeklikten uzaklaştırır, anlamlandıramaz.
  • “O artık uyuyor bir daha uyanmayacak” gibi cümleler kullanılmamalı uyku korkusuna yol açabilir.
  • Küçük çocuklara yapılabilecek en uygun açıklama; uzun bir yolculuğa çıktı ancak bizim bildiğimiz yolculuk değil bir daha geri gelmeyecek ama seni her zaman çok sevecek şeklinde olmalıdır. Ancak bu açıklama 8-10 yaşlarına gelene kadar olmalıdır.
  • Ölümü hastalık ya da yaşlılıkla ilişkilendirmeyin. ‘Dünyadaki tüm canlıların bir yaşam süresi olduğunu, yaşam süresi bitince ölündüğünü’ söyleyin.
  • Ölen kişilerin gömülmesi bu yaş grubundaki çocukları zorlayıcı bir bilgidir. Dolayısıyla sorduklarında mezarlıkları ‘ölen kişileri hatırlamak için isimlerini yazdığımız taşların olduğu yerler’ olarak tarif etmek ve çocukları okul öncesi dönemde bir cenaze törenine götürmemek daha uygundur.
  • Çocuğun sorularını geçiştirmek ve tatmin edici olmayan cevap verilmemeli.
  • Abartılı ve ayrıntılı açıklamalar yaparak kafa karıştırmamalı.
  • 5 yaştan küçük bir çocuğa “Ölüm gözleri ile göremeyeceği bir yerde olmaktır.” denilmeli.

Ölmek ne demek?

  • Yaşamın ne anlama geldiğini çocuğunuz ile konuşun ne bildiğini öğrenin, sonrasında insanlar yaşarken nefes alır, yemek yer, koşar ancak artık ölen kişiler bunları yapamaz gibi örnekler ile açıklama yapılabilir. Çocuklara ölümü anlatırken ölümün yaşamın sonu olduğu ve ölen kişinin hiçbir şekilde geri dönmeyeceği, ölümün vücut fonksiyonlarının durması anlamına geldiği (yani ölenin artık göremez, duyamaz, dokunamaz, koklayamaz, yiyemez, hissedemez ve hareket edemez olduğu) şeklinde ölümü somuta indirgemek gerek
  • EN ÖNEMLİSİ: aslında her sorunun sizin ölüp ölmeyeceğinize ve kendisine ne olacağına dair bir soruyu içerdiğini unutmayın. Bu konuda ona sakince güvence verin “ben yanındayım, buradayım, ben seninle uzun yıllar birlikte olmayı, uzun yıllar yaşamayı planlıyorum” deyin.

Bazen çocukların gerçekten ne sorduklarını “duymak” kolay olmayabilir. Bazen ne sorduğunu anlamak için sorusuna soruyla karşılık vermek gerekebilir. Örneğin ‘anne biz tekrar mutlu olacak mıyız?’ sorusuna ‘sence tekrar mutlu olacak mıyız?’ diye sorarak onu biraz daha konuşmaya teşvik ederek, yaşadığı duygunun derinliğini ve içeriğini daha iyi anlayabilirsiniz.

Ölen kişiyi hatırlamanın çeşitli yolları vardır. Yeri geldiğinde hatıraları konuşulmalı, resimlerine bakılmalı, onunla ilgili özel bir şey özel bir yerde saklanabilmeli, duygular paylaşılmalı ve anlaşılmalıdır.

  • Ölüler toprak altında ne yerler? Karanlıktan korkmazlar mı? Böcekler onları yemez mi? gibi konulardır. Bu sorular aslında çocuk için ölümün bir son, geri dönülmez bir bitiş olduğu düşüncesini kavradıklarını gösterir

 

TED ESKİŞEHİR KOLEJİ ANAOKULU

PSİKOLOJİK DANIŞMAN VE REHBER ÖĞRETMEN

MERVE ÜSTÜN

formats

BOŞANMA ÇOCUKLARA NASIL ANLATILIR?

Tarih 06 Mayıs 2019, yazar içinde Anaokulu, Genel.

BOŞANMA

Boşanma yetişkinlerin hayatında ne kadar zorlayıcı ve sıkıntılı bir süreç ise çocukların hayatında da bir o kadar hassas ve iyi yönetilmesi gereken bir yaşam olayı. Anne ve babanın kendi ilişkilerine yönelik aldığı karar, çocuğun hayatı üzerinde son derece büyük bir etkiye sahip olabileceği için bu konunun sağlıklı bir şekilde konuşulması gerekmektedir.

Açıklama yaparken çocuğun beden diline tepkilerine çok dikkat edilmeli aynı şekilde ebeveynlerde çok duygusal yaklaşıp farklı tepkiler vermemelidir. Çocuğa yaşamın içinden pek çok planın değişebileceği, yaşantıların farklılaşabileceği anlatılmalıdır.

Bulunulan durum ve bundan sonraki yaşam şekli açıklayıcı cümlelerle anlatılmalı. Annenin ve babanın ortak dil ve tutum içerisinde olması çocuğun onlara duyduğu güvenin devamına yardımcı olacaktır. Boşanma ile birlikte anne ve baba olma görevlerinin değişmediği, bu kararın verilmesinin onlarla ilgisi olmadığı açıklanmalıdır.

Bu dönemdeki çocuklar boşanmayı nasıl deneyimlerler;

  • Özellikle küçük çocuklar boşanma sürecinde neler olduğunu, boşanmanın neden yaşandığını ve ne hissettiklerini anlamaya çalışmakta zorluk yaşarlar bu sebeple çocukların ihtiyaç ve mizaç özellikleri dikkate alınarak yaklaşılmalıdır.
  • Boşanmanın sebebi olarak kendilerini görebilir.
  • Terk edilme korkusu yaşayabilir.
  • Odamı toplasaydım annem ağlamazdı.
  • Ben yaramazlık yaptığım için babam hep sinirleniyordu.
  • Annem kızınca ‘’Bırakıp gideceğim’’ diyordu, bu sefer çok kızdı galiba.
  • Benim yüzümden ayrılıyorlar gibi düşüncelere kapılabilirler.

Çocuklar boşanmanın bir sebebi olamaz. ‘’ Anne ve baba problemleri çözmek ve ya daha iyi bir hale getirmek için bir çözüm bulamadı.’’ Seni üzdüğümüz için biz de üzgünüz , ayrılık kararımız bizim ilişkimiz ile ilgili bunun suçlusu sen değilsin diyerek sorumluluk çocukların üzerinden alınabilir.

Ebeveynler için;

  • Çocuğun suçluluk duymaması sağlanmalıdır. Eşler birbirini suçlamazsa, çocukta kendisini suçlamaz.
  • Çocuklar ayrılık kararının ardından derin bir üzüntü yaşayabilir. Bu yüzden de çocukları bu konu hakkındaki duygu ve düşüncelerini paylaşmaya teşvik etmek önemlidir. Duygularını ifade etmesi konusunda ısrarcı ve baskıcı olunmamalıdır. Birlikte kitap okumak ve oyunlar oynamak bu konuşmaları başlatabilmek için yararlı yöntemlerdendir.
  • Anne evi ‘Askeri kamp’, baba evi ‘Lunapark’ haline gelmemelidir. Çocuğun iki evde de benzer yaşantılar geçirmesi, kıyas yapmaması ve bir tarafı seçmeye çalışmaması çok önemlidir. Anne baba nasıl davranacakları konusunda ortak karar vermelidir.
  • Yaşam rutinleri ile ilgili ortak kararlar alınmalıdır; çocuğun uyku saati, uyuma yeri, yemek saati ve beslenme alışkanlıkları, sosyal aktivitelerin içeriği, isteklerin karşılanması
  • Çocuk olumlu tepkiler almak için şımartılmamalıdır. Taraflardan birinin ya da ikisinin sürekli çocuğun tüm isteklerine izin vermesi aşırı şımartması, eski kuralların kaldırılması gibi durumlar oldukça sakıncalıdır.
  • Baban ve annen olarak biz seni çok seviyoruz, ancak biz birlikte kendimizi iyi hissetmiyoruz, yine görüşeceğiz ama farklı evlerde uyuyacağız. Örnek olarak sen arkadaşlarınla dışarıda güzel vakit geçirip sonra eve döndüğün gibi bizim de öyle olacak gibi cümleler kullanılmalıdır.
  • Çocuğun düzeninin korunmasını sağlamak adına aile fotoğrafların ve bir takım hatıraların yer değiştirilmemesi önerilir.
  • Onunla olan ilişkinizin değişmeyeceğini anlatın; Boşanma kararı anne ve babanın ilişkisinin değişeceğini gösterir, çocuk ile olan ilişkinin değil.

Boşanma sonrasında;

Çocuk ebeveynler tarafından mesaj taşıyıcısı olarak kullanılmamalıdır; Ebeveynler birbirlerine iletecekleri haberleri kendi aralarında yapmalıdır. Örn; Babana söyle seni saat 09.00’da yatırsın gibi.

Çocuğa casusluk yaptırılmamalıdır; Çocuk anne baba tarafından diğer ebeveynin yaşantısı davranışları ve düşünceleri ile ilgili sorguya çekilmemelidir.

  • Babanın evini kim temizliyor?
  • Annen akşamları kiminle konuşuyor?
  • Baban ile nereye gittiniz?

Çocuk olumlu tepkiler almak için şımartılmamalı; Taraflardan birinin ya da ikisinin sürekli çocuğun tüm isteklerine izin vermesi aşırı şımartması, eski kuralların kaldırılması ve rüşvete boğması gibi durumlar oldukça sakıncalıdır. Bu davranışlar çocuk tarafından fark edilir ve çocuk bu durumu kullanmaya başlar. Anne ne aldıysa babanın daha fazla alması, baba neye izin verdiyse annenin daha çok izin vermesi gibi durumlar çocukların sınırları bilmesi konusunda olumsuz etki olur.

Çocuğun anne ve babaya farklı zamanlarda aynı soruları sorabileceği unutulmamalı ve birbiri ile çelişkili olmayan cevaplar verilmelidir. Çocuğun yaşı ilerledikçe boşanmaya ilişkin sorular artabilir

 

Boşanma sürecindeki ilişkiler iyi yönetildiğinde, sağlıklı ve sağduyulu kararlarla davranıldığında tüm aile bireyleri üzerindeki olumsuz etkileri en aza indirmek mümkündür

Çocuğunuzu sevdiğinizi ve hiçbir şeyin bu duyguyu değiştirmeyeceğini açıklayın.

 

TED ESKİŞEHİR KOLEJİ ANAOKULU

PSİKOLOJİK DANIŞMAN VE REHBER ÖĞRETMEN

MERVE ÜSTÜN

 

 

formats

BEN NASIL DOĞDUM?

Tarih 03 Mayıs 2019, yazar içinde Anaokulu, Genel.

BEN NASIL DOĞDUM?

“Anne ben nasıl oldum?”  sorusunu sormayan çocuk yok gibidir. Çocukların cinsel gelişim sürecinde aileler çoğu zaman ne yapacağını bilmez, paniğe kapılır. Aslında tüm bu sorular ve cevaplar çocukla cinselliği konuşmanın zamanının geldiğini gösteriyor. En iyisi sakin bir şekilde çocuğu doğru bilgilendirip, bu sürece hazırlıklı olmaktır. Çocuğun sorularına zamanında, içten, dürüst, kısa ve detaylara girmeden yanıt verilmesi önemlidir. Çocukların çok ilginç ve şaşırtıcı soruları olabilir. Böyle durumlarda basit, çocuğun anlayabileceği ve öğrenmek istediği kadarını açıklamak yeterli.

  • Sorulara ayıp, günah gibi aşırı tepki göstermemek gerekli.

Çocuk nasıl olur?

  • Bebeğin bir tohumdan geldiği, bu tohumun annenin karnındaki özel cepte büyüdüğü, bebeğin büyüme işleminin dokuz ayda tamamlandığı, bebeğin organları annenin karnının dışında yaşayacak kadar geliştiği zaman da sözü geçen vajina denen özel yerden dışarı çıkarılacağı açıklanmalı.

Ben nasıl doğdum?

  • Öncelikle kendi vücudunu tanımasını sağlayarak başlanmalı.
  • Bol çizimli kitaplar sayesinde insan vücudu gösterilmeli. (Organlar, damarlar, kemikler daha sonra kadın, erkek vücudu gösterilmeli.)
  • Bebek annenin karnında özel bir yerde büyüyor, ben yemek yedikçe o da besleniyor denilmeli.

Ne zaman çıkacak karnından?

  • Bebek annenin rahmindeki yumurtada büyür, yeterince büyüdüğünde doktor yardımı ile vajina denen özel bir boşluktan dışarı çıkar cevabı verilmeli.
  • Çocuklara bu bölümlerin ve işlevlerinin isimlerinin doğru bir şekilde öğretilmesi önemlidir. Örneğin; ‘vajina’ , ‘penis’ kelimelerini bilmeli.

Bebek annenin karnından nasıl çıkacak?¨ sorusu var. Karnını mı kesecekler?

  • Zamanı geldiğinde doktor yardımı ile olacaktır cevabı verilmeli.

Çocuklara kendi fizyolojisini tanıtmak, bedensel sınırları anlatmak, karşı cinsteki arkadaşından ne açıdan farklı olduğunu aktarabilmek, iyi ve kötü dokunuşu ayırt edebilmesi öğretilmeli.

Kardeşinin doğumunu ya da cinsiyetini merak etme, arkadaşı ile cinsel organlarını görmeye çalışma,” gibi durumlar ile karşılaşıldığında konuşmaya başlamak için iyi fırsatlardır.

  • Bu konuşmayı yaparken resim kullanmanız işinizi kolaylaştırır.

Çocuk oyuncaklarından faydalanılmalı.(Kendi yaş grubundan oyuncaklarla doğum eylemini anlatmayı deneyebilirsiniz)

Çocuk cinselliği ilk ne zaman fark eder?

  • Çocuğun cinselliği doğduğu andan itibaren başlayan bir süreç. Her çocuğun kendini keşfetme şekli ve zamanı farklıdır. Parmaklarını, ellerini, ayaklarını keşfettiği gibi cinsel organını da daha bebeklik döneminde, 6 aylıktan itibaren keşfedebilir. Bedenine dokunmaktan hoşlanır.

Kızların neden pipisi yok?

  • Kızların penisi olmaz, vajinası olur”,

 Annelerin niye memesi olur?

  • Anneler bebeklerini beslesin diye memeleri olur ve sonrasında süt olur. Kız ve erkeklerin farklı cinsel organları var, sen büyüdüğünde vücudunun da tüm bölümleri büyüyecek ve babana (annene) benzeyeceksin” vb. denilebilir.

Cinsel içerikli şakalar yapıyorsa ne yapmalı?

  • Yanlış bir davranış biçimi olduğunu bilmeden yapıyor. Herkesin vücudunun kendine ait, özel olduğunu açıklamak ve bu nedenle kimseye (bu anlamda) dokunmamak ve kendisine dokunulmasına da izin vermemek gerektiğini anlatmak gerekir

ÖNERİ KİTAPLAR

  • Çocuklarımızla Cinsellik Hakkında Nasıl Konuşmalı?
  • İçiyle Dışıyla Vücudunuz-TUBİTAK POPÜLER BİLİM KİTABI
  • Bebekler Nereden Gelir? TUBİTAK POPÜLER BİLİM KİTABI
  • Bebekler Nereden Gelirler? TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI

TED ESKİŞEHİR KOLEJİ ANAOKULU

PSİKOLOJİK DANIŞMAN VE REHBER ÖĞRETMEN

MERVE ÜSTÜN

formats

DİJİTAL ÇAĞDA GÜVENLİ İNTERNET KULLANABİLEN ÇOCUKLAR YETİŞTİRMEK

DİJİTAL ÇAĞDA GÜVENLİ İNTERNET KULLANABİLEN ÇOCUKLAR YETİŞTİRMEK

Okulumuzda güvenli internet kullanımı konusunda bilinçli çocuklar yetiştirmek tüm kademeler düzeyinde bu farkındalığı yaratmak öğrenci ve velilere yönelik koruyucu ve önleyici çalışmalar yapmak Rehberlik birimimizin öncelikleri arasındadır.Bu anlamda tüm kademelerde çeşitli rehberlik çalışmaları yaparak çocuklarımıza bir farkındalık yarattık. Sizlerin de destekleri ile güvenli internet kullanabilen nesiller yetiştirmeyi amaçlıyoruz.

Şiddet ve korku içeren online konuşmaların gerçekleşebileceği tüm internet oyunları güvensizdir. Çocuklarınızı bu oyunlardan uzak tutun.

Günlük yaşantımızda mobil cihazlardan, masaüstü̈ bilgisayarlarından ya da tabletlerden sosyal medya hesaplarımızı takip etmek, haber okumak, video izlemek ya da online bir şeyler satın almak artık rutinimiz haline geldi. Peki her tıkladığınız bağlantı ya da yaptığınız arama sonrasında kendinizden izler bıraktığınızın farkında mısınız? Ne tür bir iz bıraktığınızı ve olası etkilerinin neler olabileceğini bilmeniz önemlidir.

Dijital Ayak İzi Nedir?

Sosyal medya,  çağrıları, uygulama kullanımı ve e-posta kayıtları çevrim içi geçmişinizin bir parçasıdır ve başkaları tarafından görülebilir veya bir izlenebilir. Dijital ayak izi öncelikle iki şekilde oluşmaktadır. Facebook durum güncellemesi yapmak, İnstagram üzerinden fotoğraf paylaşmak, gönderilerin altına yorum bırakmak ya da Twitter’da yazı yazmak gibi eylemler aktif dijital ayak izlerinizi oluşturmaktadır. Sosyal medya sitelerinde ne kadar zaman harcarsanız aslında dijital iziniz o kadar büyüyecektir. İnternette arama yapma, web sayfalarını tarama, çevrim içi satın alma, çevrim içi formlar veya çevrim içi anketler pasif dijital ayak izlerinizi meydana getirmektedir. Bu bilgiler kişisel bilgilerinizi içermez ve herkese açık olarak toplanan veriler değildir.

Dijital Ayak İzi Neden Önemlidir?

İnterneti kullanan herkesin dijital ayak izi vardır. İnternet üzerinde siz farkında olun ya da olmayın düşünce ve ilgi alanlarınıza yönelik düşüncelerinizi içeren bir profil oluşturursunuz. Yaşantınızda çevrenize karşı nasıl bir kimliğe sahipseniz ya da bir imajınız varsa, dijital ortamda da bir kimliğe sahip oluyorsunuz. Çevrim içi profiliniz sizin hakkınızda bir çok şey anlatmaktadır. Tüm bunların farkında olarak güçlü bir ayak izi bırakabilirsiniz.

Farklı dijital platformlarda bilgilerinizi paylaşırken oldukça dikkatli olmalısınız. Günümüzde internetin yaygınlaşmasına paralel olarak siber suçlar oldukça yaygınlaşmıştır. Olası bir sahtekarlığa, hatta kimlik hırsızlığına maruz kalmak istemezsiniz. Kötü niyetli sosyal medya yorumları, şikayet veya hakaret dolu gönderiler sizin için sorun olacaktır.

Dijital Ayak İzi Nasıl Temizlenir?

Dijital ayak izinizi temizlemek ve yönetmek istiyorsanız öncelikle;
1.) Google gibi arama motorlarında adınızı aratabilirsiniz. Bu şekilde hakkınızda nasıl bir izlenim oluştuğunu kontrol edebilir ve önlem alabilirsiniz.
2.) Sosyal medyadaki gizlilik ayarlarınızı kontrol edin. Yayınlarınızı kimlerin sosyal medya akışlarında göreceğini kontrol etmenizi sağlar.
3.) Bir şifre oluşturacağınızda kelimeler, sayılar, semboller, büyük ve küçük harflerin bir kombinasyonunu tercih edin.
4.) Kendinizi korumaya yardımcı olmak için, virüsten koruma yazılımınızın ve diğer yazılım programlarınızın güncel olduğundan emin olun.
5.) Zaman zaman, telefonunuzdaki veya tabletinizdeki uygulamaları inceleyin. Gizlilikleri veya bilgi paylaşımı ayarları nelerdir? kontrol etmekte fayda var.

Peki Dijital Ayak İzi Tamamen Silinebilir Mi?

Dijital ayak izinizi tamamen silmek demek çevrim içi varlığınızı ortadan kaldırmak demektir. İnternette neler yaptığınızı düşünün hepsini hatırlayabiliyor musunuz? Birden fazla web sitesine giriyorsunuz, e-posta gönderiyorsunuz, forum üyelikleriniz ya da sosyal medya hesaplarınız gibi bir sürü faaliyetleriniz mevcut.

İzlerinizi tamamen silmeniz mümkün olmayabilir fakat bunu en aza indirebilirsiniz. Yapacağınız kısa bir araştırmayla çevrim içi varlığınızı silmek için yine çevrim içi hizmetlerden yararlanabilirsiniz.
Bir başka yol ise kaydolduğunuz tüm web sitelerini hatırlayıp uygun görmediğiniz sitelerdeki hesaplarınızı silmektir. Ayrıca web sitelerine göre ayarlanmış̧ tüm çerezleri de bir daha size ulaşamayacaklarından emin olmak için silmeniz gerekir.

İnternet çocuklar içi hem eğlence hem paylaşım hem de öğrenme aracıdır. Çocuklarımızın masumiyetinden ve bilgi düzeylerinden yararlanmak isteyen kötü niyetli kişiler çocukları kandırmak, zarar vermek ve taciz etmek amacı ile internet siteleri kuruyor ya da iletişim teknolojilerinden faydalanabiliyorlar. Çocuklarımıza istemeden de olsa sakıncalı durumlarla karşılaştıklarında ailelerinden yardım istemeleri öğretilmelidir.

Sosyal Medya olmadan yapılacak aktiviteler

  • Çocuklarınıza hikaye anlatın.
  • Çocuklarınız ile birlikte resim yapın.
  • Evde çocuklarınız ile mutfak etkinliği yapın.
  • Eşleştirme oyunları oynayın.
  • Sessiz sinema oynayın.
  • Çevrenizdeki doğa olaylarını inceleyin ve bunun üzerine çocuklarınız ile konuşun.
  • Çocuğunuza sizin çocukken oynadığınız oyunları öğretin.
  • Doğa yürüyüşlerine katılın.
  • Çocuklarınız ile tiyatroya, sinemaya gidin.
  • Kitapları inceleyin.
  • Müzeleri ziyaret edin.
  • Hayvanat bahçesine gidin.

Çocuklarımızı internetten gelebilecek tehlikelere karşı korumak için neler yapabiliriz:

  1. Çocuklarınızın gezindiği sitelere siz de göz atıp sakıncalı olup olmadığını düzenli olarak kontrol edin.
  2. İnternetteki sakıncalı siteler ve kötü niyetli kişilerden gelebilecek tehlikelere karşı çocuklarınızı bilgilendirin.
  3. Çocuklarınızın yaşları uygun değilse internetten sohbet etmelerine izin vermeyin, eğer internetten biriyle sohbet edebilecek yaşta iseler kimlerle sohbet ettiklerini ve kimlerle arkadaşlık kurduklarını gözlemleyin.
  4. Çocuklarınızın internet üzerinden oynadığı oyunlar konusunda bilgi sahibi olun.
  5. Çocuklarınızın sizin gözetiminiz ve denetiminizde internet kullandığından emin olun.
  6. Onlara tanımadıkları kişilerle internette iletişim kurmanın olası tehlikelerinden bahsedin.
  7. Güçlü şifreler belirlemelerine yardımcı olun ve şifrelerini nasıl korumaları gerektiğini anlatın.
  8. Zararlı içerikleri filtreleyen ve sakıncalı sitelere girmeyi önleyen aile koruma yazılımlarını kullanın. Bu tip yazılımlar aynı zamanda çocuklarınızın ziyaret ettiği internet sitelerini görmenize imkan verir.
  9. Çocuklarınızın internetteki sohbet odalarında veya paylaşım sitelerinde paylaşmamaları gereken kişisel bilgileri konusunda bilgilendirin.
  10. İzlediği/oynadığı içeriklerin yaşına uygun olup olmadığını nasıl anlayacağını ve kontrolünü öğretin.
  11. Sürekli izlediği veya yeni izleyeceği videoları listeleyin ve denetim altında tutun.
  12. Sitelerin otomatik video tavsiye yöntemi ile oluştuğu listeleri izletmeyin.
  13. Video paylaşım sitelerinde serbestçe dolaşmalarına izin vermeyin.
  14. Zararlı videoları mutlaka bildirin, zararlı videolarda çıkan reklamları da gördüğünüz sakıncalı video linki ile reklam veren firmaya bildirin.

Kullanılan Kaynaklar:

Dijital Çağda Çocuk Yetiştirmek, 21. Yüzyılda Annelerin Başucu Kitabı, Yusuf Yıldırım, Nisan Kitabevi Yayınları.

http://www.bilgimikoruyorum.org.tr/?b425_cocuklar-icin-guvenli-internet

https://mektepp.com/etkinlik/dijital-ayak-izi-nedir/

TED ESKİŞEHİR KOLEJİ REHBERLİK BİRİMİ

ANAOKULU REHBERLİK BİRİMİ       MERVE ÜSTÜN

İLKOKUL REHBERLİK BİRİMİ            YASEMİN GÜLTEKİN

ORTAOKUL REHBERLİK BİRİMİ        EZGİ AZİZOĞLU

formats

AİLE İÇİ İLETİŞİM

Tarih 24 Ocak 2019, yazar içinde Anaokulu, Genel.

AİLE İÇİ İLETİŞİM

Aile içerisinde sosyalleşmenin ilk adımını atan bir çocuk yaşamının ileri aşamalarında tüm bu öğrendiği olumlu ya da olumsuz kalıpları yaşamına yansıtarak  ilişki kurar. Bir çocuğun ailesinde öğrendiği ilişki onun iletişim şeklini ortaya koyar. Erken çocukluk döneminde anne ve babanın takındığı tutumlar çocuğun ileriki yaşlarda iletişimini şekillendirir. Sağlıklı iletişim kurmanın temel ilkesi öncelikle çocuğu koşulsuz kabul etmektir. Koşulsuz kabul edilen çocuk, aynı zamanda hiçbir davranışına bağlı olmaksızın koşulsuz sevildiğini de hisseder. Bu durum istenen/uygun davranışları yerine getirmesinde daha istekli olmasını sağlar. İletişimi güçlü kılan temel yapı taşıdır, koşulsuz kabul. Çocukta gözlemlediğimiz iyi yada kötü davranışları, çevresiyle özellikle de en yakınındaki ailesiyle ilişkileri sırasında öğrenir. Örneğin  yemek yememekte direnen çocuğa ‘hadi kızım açıver ağzını. Yoksa ablan abin yiyecek’ diyerek kıskançlığı öğrenmesini sağlıyoruz. Ya da çocuğumuz küçükken kafasını duvara çarpmıştır. Çocuğun kafasını kendisinin çarptığını düşünmesini sağlamak yerine tepkimiz ne olur bir düşünün. Ah sana ah sana diyerek bizde kapıyı döveriz. Bu şekilde onlara kendi davranışlarımızı yada hatalarımızı kabul etmeden direkt karşıdakini suçlamayı ve şiddet kullandırmayı öğretiriz. Sonra da örneğin bebeğini parçalayan çocuğumuza kızarız. Onlara çok sinirlendiğimiz, sabrımızı taşırdıkları zamanlarda aşırı tepkiler vererek kendilerine güven duymalarını engelleyip sağlıklı kişilikler geliştirmelerini engelliyoruz. Çocuklarımız genellikle İlgi görmek istediklerinde ‘Beni gör, farkıma var, beni dikkate al, benimle ilgilensene’ demenin bir yolu olarak bizi kızdırmayı kullanırlar.

ANNE BABA ÇOCUK İLŞİKİSİNİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN;

  • Çocuğunuzu uygun davranışlar gösterdiği zaman yakalanmalı. «Oyuncağını paylaşman çok hoşuma gitti.»
  • Bir etkinlik yaparken kriz durumu yaşandı ise alternatif sunun ama bu alternatifleri siz sunmalısınız o belirlememeli
  • Çocuğunuzu dinlemek için ona zaman ayırmalı, dikkat dağıtan öğeler mümkün olduğunca kaldırılmalı.
  • Ebeveynler arasındaki tutumlar ortak olmalı.
  • Evde çocukların yanında tartışılmamalı unutmayalım ki eşler kendi arasında sorunu çözüp halledebiliyor ancak çocuğun aklında her zaman tartışılan bir resim kalıyor.
  • Kendi fikir ve beklentilerinizle uyuşmasa da çocuğunuzun söylediklerini kabul edip saygı gösterilmeli.
  • Evde, odasında resimler yapmalı ve onu motive etmelisiniz.
  • Onlar ile her zaman yaş seviyesine inerek konuşulmalı ve onları anlamaya çalışılmalı.
  • Kıyaslama yapılmamalı. “ Sen neden … gibi olamıyorsun? “ Kardeşin bile senden daha uslu.”
  • Paylaşımlarda bulunulmalı. “Bende senin yaşında iken bu duyguları yaşadım”. Onları cesaretlendirilip yol gösterilmeli.
  • Yanlış bir davranış yapmış olsa bile ondan bahsederken öncelikle olumlu olan yönlerini vurgulayın. Bu davranışı ile ona olan sevginizden bir şey eksilmediğini hissettirmelisiniz. Olumlulardan sonra olumsuz davranışlar nedenleri ile vurgulanmalı ve çözüm için birlikte yeni kararlar alınmalı.
  • İşbirlikçi olunmalı.
  • Konuşurken ben dili kullanmalı.
  • Belirli çerçevede onları korumak. “Aşırı koruma, çocuğa kendi gücünü geliştirme ve kendini savunma yeteneğini sağlamlaştırma fırsatını vermemek demek olduğu için bir çeşit reddetmedir. Büyürken kendi güçlerini geliştirebilmesi için çocuk kendi başına hareket edebilmeli.
  • Söz verdiğiniz şeylerde kesinlikle geri çekilmeyin. Bu onun size olan güvenini zedeler.
  • Kural ve sınırlar öğretilmeli.
  • Sihirli Cümleler Kullanmak “Seninle oyun oynamak çok eğlenceli.” “Paylaştığın için teşekkür ederim.” “Bu konuda sen ne düşünüyorsun?” “Kardeşinle ne kadar güzel oynuyorsunuz.” “Tabağındaki tüm yemeği bitirdiğin için çok memnun oldum.”
  • İnatlaşmamalı; unutulmamalıdır ki bu yaş döneminde çocukların sadece kendi doğruları vardır siz ne söylerseniz tam tersini yapmak isteyecek ve bu durum sonunda aile ile iletişim zedelenmiş olabilir.

İLETİŞİM ENGELLERİ

  • Ne kadar da sakarsın.
  • Kaç yaşına geldin hala ayakkabını kendi başına giyemiyorsun.
  • Bebek gibi ağlamayı bırakır mısın?
  • Tehdit etmek/ Korkutmak
  • Kardeşine iyi davranmazsan, istediğin oyuncağı almayacağım.
  • Bu yaptığın davranışı öğretmenine söyleyeceğim.
  • Emir veya nasihat vermek
  • Yemeğin hemen bitecek.
  • Ben senin yaşındayken…
  • Hafife almak.
  • Bunun için mi ağlıyorsun?
  • Aman boşver, sen de onunla oynama
  • Eleştirmek
  • Bu yaptığın çok ayıp.

Yaşı kaç olursa olsun, unutmayın karşınızdaki sadece bir çocuk. Üstelik sizin çocuğunuz. Hayatı keşfetmeye çalışan, kendi hayat deneyimlerini oluşturan çocuğunuz için her şeyin en iyisini isterken aslında ona verebileceğiniz en iyi şey onunla aranızda kurulmuş sağlıklı bir iletişimdir.

Sevgiyle büyüyen bir çocuk yaşam karşı çok daha güçlü durur.

TED ESKİŞEHİR KOLEJİ ANAOKULU

PSİKOLOJİK DANIŞMAN VE REHBER ÖĞRETMEN

MERVE ÜSTÜN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

formats

NE KARDEŞ Mİ GELİYOR?

Tarih 26 Aralık 2018, yazar içinde Anaokulu, Genel.

KISKANÇLIK NEDİR?

Kıskançlık, sevilen birinin başkası ile paylaşılmasına katlanamamaktır. Kıskançlığın içgüdüsel yani doğuştan getirdiğimiz genlerimize şifrelenmiş̧ olduğu ileri sürülmektedir. Yasamın her döneminde görülebilir ancak çocuklukta biraz daha yoğun yaşanabilir.

KARDEŞ KISKANÇLIĞININ BELİRTİLERİ

  • Kendi yemeğini yiyebildiği halde annenin yedirmesini isteme.
  • Tuvalet eğitimine tamamlamış olmasına rağmen; alt ıslatma problemlerinin oluşması.
  • Bebeksi konuşmaların ve davranışların  başlaması.
  • Anne ve babadan sık sık kucaklanmak istemesi.

Bu kıskançlık belirtilerindeki temel amaç; çocuk farkında olmadan kendini bebeğe benzetmeye çalışıyor, eğer bebeğe benzer ise anne ve babasının kendisini daha çok seveceğine inanıyor olması.

KARDEŞ KISKANÇLIĞININ NEDENLERİ

Bazı çocuklara kıskançlık duygularını açıkça ortaya koyarak kardeşine vurma, onun oyuncağını kırma, “Ondan nefret ediyorum.” deme gibi davranışlar gösterirken bazıları da bu duygularını bastırır ve aşırı sevgi gösterir. Bu davranışın altında çoğu zaman ana-babanın sevgisini kaybetme, tepki görme korkusu yatar.

“Kardeşin de geliyor, senin pabucun dama atıldı.”

“Eee artık seni daha az sevecekler, hep kardeşinle ilgilenecekler.”

“Sen abi/abla oldun artık büyüdün, çocuk değilsin, böyle yapma.”

“Abla/abi olduğuna göre artık sana oyuncak almalarına gerek olmayacak.”

“Bebek de geliyor şimdi, evde istediklerin olmayacak,”

“Oyuncaklarını artık kardeşinle paylaşacaksın.” gibi cümleler durduk yere büyük çocuğun yeni doğacak kardeşi hakkında endişeler üretmesine ve gerilmesine sebep olur.

KARDEŞ KISKANÇLIĞI NORMAL MİDİR?

Kardeşler arasındaki rekabet onların birbirlerine karşı olumsuz duygular hissetmelerinden değil, anne baba tarafından daha fazla sevilme ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Her çocuk en çok ve en iyi şekilde sevilmek ister. Çocuklar arasındaki mücadeleyi kamçılayan da anne babanın paylaşılamayan sevgi, onay ve ilgisidir. Bu nedenle kardeş rekabeti son derece doğal olduğunu kabul etmek, nedenlerini anlamak baş etme becerilerini geliştirmek son derece önemlidir.

PEKİ AİLELER, KARDEŞLER ARASINDAKİ KISKANÇLIKLA NASIL BAŞA ÇIKABİLİR?

  • Kardeşin dünyaya geldiğinde uyuma ve yeme problemi çekebilir. Sık sık gece ağlayabilir. Çünkü o da tıpkı bir zamanlar senin yaptığın gibi dünyamıza uyum sağlamaya uğraşacak. Dünyamızı tanıması, bizi anlaması, bir düzen kurması çok zaman alacak.. Bu süreç sonsuza kadar sürmeyecek, ancak sancılı olabilir. Senden bize destek olmanı bekliyoruz, çünkü senin anlayışın ve desteğin olmadan bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatamayacağımızı biliyoruz.
  • Kardeşiyle ilgili doğru bir davranışta bulunduğunda olumlu şeyler söyleme fırsatını kaçırmayın. ‘’kardeşine ne kadar güzel dokunuyorsun, bak o da sana gülümsüyor ‘’ demek kardeş ile ilgili olumlu duyguları pekiştirir.
  • Çocuk her istediğinde kısa da olsa ona zaman ayırırsanız onun kendisine yeterince zaman ayrıldığı hissine kapılmasını sizden daha kolay ayrılmasını sağlayabilirsiniz. ‘Benimle oynar mısın?’ diye sorunca ‘evet seninle 5 dk oynayabilirim’ deyin. Saatlerinizi ayırmanız gerekmez. 4-5 dakikalık bölünmemiş bir ilgi bile çocuğu rahatlatır. Bu süre sonunda onu öpün, ‘seninle zaman geçirmek çok eğlenceliydi, ama şimdi işime dönmem lazım’ diyebilirsiniz.

KARDEŞLER ARASINDAKİ KAVGALARDA ANNE BABALAR NE YAPMALI?

Kendinizi olayların dışında tutun, karışmayın, hakem olmayın! kim başlattı? ne oldu? soruları tehlikelidir.

Problemi çözebileceklerine dair olumlu ifadeler kullanın. neden devamlı kavga ediyorsunuz yerine eminim ki kendi aranızda problemlere çözüm bulacaksınız demeniz daha doğrudur.

Büyük çocuğa sen büyüksün idare ediver demeyin.

Küçük çocuk bunu kullanarak en ufak anlaşmazlıkta basar çığlığı anne abim bana vurdu. Genellikle küçük çocuk büyükle yarış halindedir, büyüğe gücü yetmediği için onu kızdırmaya çalışır, ezilmişlik rolüyle anne babayı çağırır. Büyük çocuğa küçüğü korumak adına kızarsak, annem babam hep onu tutuyor, onun yüzünden hep azar işitiyorum düşüncesiyle kardeş rekabeti ve ona karşı öfkesi daha artacaktır.

Çocuklarınızın davranışlarını karşılaştırmaktan kaçının. Kardeşinin aksine, diğer çocuğunuzun davranışına övgüde bulunmayın ve birbirlerini karşılaştırmayın. “Neden kardeşin gibi davranmıyorsun, o ne kadar da akıllı, neden sen öyle değilsin?”

Her çocuğa özel zaman ayırın. Çocukların kendilerini özel hissetmelerinin bir yolu da ebeveynleriyle birlikte yalnız zaman geçirmektir. Onlara “Kardeşin uyudu, haydi beraber kitap okuyalım” diyebilirsiniz.

Çocuğunuza kızmak yerine kardeşiyle ilgili düşünce ve duygularını sorun. Onu dinleyin. Anlamaya çalısın.

Bebek için söylenen: “Ne kadar yaramaz, sürekli ağlıyor ve beni yoruyor oysa ben seni daha çok seviyorum.” gibi bir cümle, çocuk tarafından inandırıcı bulunmayıp, tam tersine onu kandırmayı istediğiniz inancı verebilir. Bu da en başta çocuğun size olan güvenini zedeleyecektir.

Anne-baba çocuğa: “Kardeşin doğdu; ama senin dünyanda değişen bir şey yok, sana olan sevgimizde bir azalma yok.” mesajını sadece sözcüklerle değil davranışlarla da iletmelidir. Baba, çocuğuyla yüz yüze iletişimi gerçekleştirir, ona zaman ayırır, ortak faaliyetlere girerse anne; “Alışverişi seninle daha rahat yapabiliyorum, senin yardımına ihtiyacım var.” diyerek çocuğa sorumluluk yükleyip, birebir ilişkiye girerse, süreç içinde çocuk “statü” kaybına uğramadığını fark edecek, özgüvenine yeniden kavuşacaktır.

Çocuğunuza: “Sen artık ablasın-ağabeysin.” demekten kaçının. Çocuğunuzu birdenbire büyütmeyin. Bırakın o da çocukluğunu doya doya yaşasın.

Çocuğunuzun yanında bir diğerini övmeyin, kıyaslamayın.

Kardeşler arasındaki iyi geçinmeler ödüllendirilmeli ve çocuklar: “Aferin size çok güzel anlaşıyorsunuz. ” şeklinde övülmelidir.

Unutmayalım ki, her çocuk farklıdır. Her çocukta her yöntem işe yaramaz.

KİTAP ÖNERİSİ

  • Bu bebeği hemen geri götürün -Prof.Dr. Bengi Semerci
  • Tavşancıkla Büyüyorum Eve Kaedeş Geliyor- Andrienne Heymans
  • Mikado En İyi Kardeş Benim Kardeşim

TED ESKİŞEHİR KOLEJİ ANAOKULU

PSİKOLOJİK DANIŞMAN VE REHBER ÖĞRETMEN

MERVE ÜSTÜN

formats

TEKNOLOJİNİN GÜVENLİ KULLANIMI

Tarih 27 Kasım 2018, yazar içinde Genel, Ortaokul, Yazılar.

İNTERNETİN BİLİNÇLİ VE GÜVENLİ KULLANIMI İÇİN AİLELERE TAVSİYELER

İnternet çağında her şey hızla değişse de, değişmeyecek olan şeylerin başında kuşkusuz internet geliyor. Özellikle mobil telefonların giderek yaygınlaşmasıyla birlikte internet artık her an yanımızda, elimizde, cebimizde! Elbette internetin risklerine karşı daha korumasız olan çocuklarımızın da öyle…

Öğrenciler, internette her zaman daha fazla vakit geçirecek zaman yaratırlar kendilerine. Siz değerli anne babalara, interneti nasıl güvenli kullanacağınız konusunda ve internetin zararlarından kendinizi ve çocuklarınızı nasıl koruyacağınız hakkında tavsiyeler hazırladık. Gelin madde madde ilerleyelim.

Zamanın Ruhunu Yakalayın!

Öncelikle şunu aklımızın bir köşesinde tutmalıyız. Çocuklarımız bizim doğduğumuz, bizim çocukluğumuzdaki o dünyaya doğmadılar. Teknolojinin hızla ilerlediği, internet çağına doğdular. Onlar geçmişin değil, şimdinin çocukları. İşte belki de bu yüzden sorumluluğumuz bir kat daha artıyor. İnternetin sadece, iyilik, güzellik, eğlence içermediğini onlara öğretmek; interneti, doğru ve bilinçli kullanmaları noktasında onları eğitmek durumundayız.

İnternet Hakkında Bilgi Sahibi Olun!

Bilmediğiniz bir konu hakkında çocuğunuzu eğitemezsiniz. İnternet hakkında ne kadar bilgi sahibi olursanız, çocuğunuzu da o kadar çok bilgilendirir ve internetin zararlarından bir o kadar korumuş olursunuz. “Sosyal medya” üyeliği olmayan bir ebeveyn, sosyal ağlara üye olan çocuğunu, oradan gelebilecek zararlardan nasıl koruyabilir? Hiç bilgisayar oyunu oynamamış biri, bilgisayar oyunlarının zararlarını bilebilir mi? “Mobil uygulamalardan” bihaber olan bir ebeveyn, mobil uygulamalar üzerinden gelebilecek tehlikelerden haberdar olur mu? Çocuğunuzun internet dünyasındaki, video izleme, müzik indirme, anlık mesajlaşma oyun oynama gibi çevrimiçi alışkanlıklarını bilmek istiyorsanız, işe internet dünyasını öncelikle kendinize öğretmekten başlamalısınız.

Kurallar Belirleyin!

Çocuğunuzun tek başına teknolojik aletleri kullanmalarına mümkün olduğunca izin vermeyin. Her ne kadar internet kullanımı noktasında mobil cihazlar, geleneksel bilgisayarları geçmiş olsa da, internete girilen bilgisayarın herhangi bir bireyin odasında değil, evinizin ortak kullanım alanı içinde olmasına özen gösterin. İnternette karşılaştığı ve kafasında şüphe oluşturan her durumu size anlatmasını söyleyin.

Zamanı Yönetin ve Alternatifler Sunun!

Çocuğunuzun internet başında geçireceği zamanı makul ölçülerde sınırlamalısınız. Olası sağlık sorunlarının da – psikolojik veya fiziksel- böylece önüne geçmiş olursunuz. Bilmelisiniz ki internetin bağımlılık yapan bir tarafı da var ve bağımlılık çocuğunuzun sosyal ilişkilerinde sorunlar yaşamasına sebep olan ciddi bir sorun. Böyle bir sorunu yaşamamak için çocuğunuzu; dışarıya çıkmak, arkadaşlarıyla oyun oynamak, bir bitki yetiştirmek, bir hayvan beslemek, spor yapmak, kitap okumak, kardeşleriyle vakit geçirmek gibi farklı alternatiflere yönlendirin.

Kişisel Bilgilerin Paylaşılmaması Gerektiğini Öğretin

“Sırrın senin esirindir, eğer başkasına söylersen, sen onun esiri olursun.”

Bu veciz sözü akılda tutmak gerekir. Çocuğunuza internette hiç kimseye ve hiçbir web sitesine; adres, telefon numarası, okul adı, şifre, aile resimleri, internet kullanıcı adı gibi önemli bilgileri vermemesini öğütleyin. Bazı sitelere üyelik için verilmesi gereken kişisel güvenlik bilgilerini ise ancak size danıştıktan sonra vermesini söyleyin. İnternetten tanışılan yabancıların doğru bilgiler vermeyeceğini, bu kişilerin dolandırma, pazarlama gibi kötü amaçlı kişiler olabileceğini anlatın. Ayrıca, sizin izniniz olmadan internetten alış veriş yapmamasını, kredi kartı numara bilgilerini asla vermemesini söyleyin.

“Mahremiyet” Bilinci Oluşturun!

Onlara tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi internette de tanımadığı kişilerle konuşmaması, iletişim kurmaması gerektiği bilincini verin. Çocuğunuzu siber zorbalık ve istismar gibi tehlikelerden korumak için kendisiyle ilgili özel bilgileri ve fotoğrafları paylaşmamasını, internetten tanıştığı bir yabancıyla gerçek hayatta buluşmamasını, web kamerası kullanarak konuşmamasını öğütleyin. Çocukları en çok etkileyen şeyin, zihinsel ve fikirsel anlamda yaşlarına uygun olmayan içerikler olduğunu unutmayın.

Güçlü Bir İletişim Geliştirin!

Çocuğunuzla aranızda karşılıklı sevgi, anlayış ve güvene dayalı bir iletişim yoksa hem gerçek hayatta hem de internette yaşadığı sıkıntıları size söylemekten çekinecektir. Bu konuda da çocuğunuza destek olmalı ve size güvenmesini sağlamalısınız. İnternette başına gelen kötü bir olayı (tehdit, hakaret, müstehcenlik vb.) size anlattığında, ona aşırı tepkiler vermeyin. Onunla açıkça konuşun, ona interneti nasıl bilinçli ve doğru kullanacağını anlatın. Her zaman onun yanında olun ve bütün sorunları birlikte aşabileceğinizi, kontrolün sizde ve kendisinde olduğunu çocuğunuza hissettirin.

Saygılı Davranmayı ve Empatiyi Öğretin

Çocuğunuza internette nazik bir dille iletişim kurmasını, kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa başkalarına da öyle davranmasını söyleyin. Gerçek hayatta yapmadığı ve yapmayacağı hiçbir şeyi internette de yapmaması gerektiğini anlatın. Mesaj ve e-posta gibi sıkça kullanılan iletişim kanallarında kelimeleri tam ve doğru olarak kullanması ve yazı diliyle konuşması gerektiğini öğretin. Başkalarının haklarına saygı duyma noktasında, telif hakkı, Fikri Mülkiyet Hakları gibi konularda da bilgilenin ve bilgilendirin.

İnternette Karşılaştığınız Her Bilgi Doğru Değildir

İnternette doğru bilgiye ulaşma yöntemi; bilgiye birden fazla kaynaktan ulaşmak, eleştirel bir bakış açısı geliştirmek ve bilgileri çokça kıyaslamaktır. İnternette her bulduğumuz bilgi doğru ve güvenilir değildir.

“Olta” ya Gelmeyin!

Şüphe uyandıran e-postaları, linkleri ve pop-up pencerelerini, spam mailleri tıklamayın ve açmayın. Güvenilir (kurumlar, bankalar vb.) yerlerden geldiği intibaı oluşturan bu masum görünümlü mailler yoluyla kişisel bilgileriniz çalınıyor ve tuzağa düşürülmüş oluyorsunuz. Günümüzde sıkça yaşanan Oltalama (Phishing) denilen bu dolandırıcılık teşebbüsünden korunmak için, size gönderilen linkteki adresle, link üzerine geldiğinizde gözüken adresin birbiri ile aynı olup olmadığına dikkat edin.

Antivirüs Programı Kullanın

Bilgisayarınızın güvenliği için lisanslı ve güncel bir Antivirüs programı kullanın. Antivirüs yazılımları, bilgisayarınızı Truva Atı(Trojan), Kurtçuk (Storm Worm) gibi tanıdığı virüslere karşı korur. Ayrıca bilgisayarınızın, işletim sistemleri tarafından gelen güncellemeler ile güncel kalmasını sağlayın.

Gizlilik Ayarlarını İhmal Etmeyin!

Eğer çocuğunuz 13 yaşından büyükse ve bir sosyal paylaşım sitesine üye ise, onun neler yaptığını, kimlerle arkadaş olduğunu, neler konuştuğunu… Kısaca çevrimiçi izlerini takip etmek için sizde o siteye üye olup çocuğunuzun arkadaşı olun. Profilinde gizlilik ayarları yapmanız hem sizin hem de çocuğunuz için daha güvenli bir seçenektir.

Bilgisayar Oyunlarına Dikkat Edin!

Çocuğunuzun çevrimiçi ortamlarda veya herhangi bir sitede oynadığı oyunların, aktivitelerin yaşına uygun olup olmadığını kontrol edin. Çünkü bazı çevrimiçi oyunlar şiddet, kan, vahşet, cinsellik, pornografik içerik ve islamofobi gibi zararlı unsurlar içerir.

Güvenli İnternet Hizmeti’ni Tercih Edin

Uygunsuz İçerikleri İhbar Edin!

Anne ve babalar, çocuklarının ve kendilerinin internet kullanımı sırasında karşılaşabilecekleri zararlı içerikleri ihbarweb (http://www.ihbarweb.org.tr/) sitesine mutlaka bildirmelidirler.

 

TED ESKİŞEHİR ORTAOKULU

REHBER ÖĞRETMJENİ

EZGİ AZİZOĞLU

formats

ÇOCUKLARDA MAHREMİYET

Tarih 27 Kasım 2018, yazar içinde Anaokulu, Genel.

ÇOCUKLARDA MAHREMİYET  “BEDENİM BANA AİT”

Çocuklar her yaş döneminde cinsel keşif ya da merakta bulunabilirler. Bazı çocuklar gündeme getirmese bile çoğu çocuk en azından merak eder ve sorular sorabilir. Çocuklara, herhangi birinin onlara istemedikleri bir dokunma girişiminde bulunduğunda “HAYIR” diyebilecekleri öğretilmeli, çok erken yaştan itibaren bedenleri üzerinde söz sahibi olduklarını göstermeliyiz.

ÇOCUKLARDA MAHREMİYET   “3-5 YAŞ CİNSEL MERAK”

  • Çıplak olmaktan hoşlanabilirler.
  • Vücutlarına çok fazla ilgi duyabilirler.
  • Anne babanın cinsel bölgeleri ile ilgilenebilirler.
  • Bebeklerin nereden geldiğiyle ilgilenebilirler.
  • Belli cinsiyet rolleri konusunda farkındalık yaşarlar.
  • Erkek- kız ayrımını sorgularlar.
  • Cinsel organlarına dokunabilir, birbirlerine cinsel organlarını göstermek isteyebilirler.
  • Öpmek isteyebilirler.
  • Annem babam gibi ben de evleneceğim diyebilirler.
  • Yetişkinlerin davranışlarını taklit edebilirler.

Çocuğunuz bunları yapabilir; ÇÜNKÜ

  • Dokunuşu ve sosyal kuralları öğreniyor.
  • Erkek ve kızların cinsel bölgeleri arasındaki farkları merak ediyor.
  • Bedeninin nasıl işlediğini merak ediyor.
  • Kelimeleri kullanmak ve onay görmek için sınırları test ediyor olabilir.

ÇOCUKLARDA MAHREMİYET“BEDENLERİNİN ONLARA ÖZEL OLDUĞUNU AÇIKLAYIN”

Cinsel organlar yalnızca çocuğun görmesi ve dokunması içindir. Ebeveynlerin destek duyarsa hijyen sağlamada doktorların, anne ve baba yanındayken sağlık kontrolü dâhilinde bedenini kontrol edebilecekleri çocuklara anlatılmalıdır.

ÇOCUKLARDA MAHREMİYET “BEDENİNİ KORUMASI İÇİN NE YAPABİLİRİZ”

Çocuklarda 3 yaş sonrası bedenini koruması için bilgilendirme yapabilirsiniz. Çocuklarınıza özel bölgelerimizin olduğunu, bunların iç çamaşırlarımızın kapattığı alanlar olduğunu söyleyebilirsiniz.

  • Uygun ve gerçekçi konuşulmalı: Cinsel organlara isim takmayın. Vücuduna isim takmak, aksini duyduğunda size güvenini zedeler.
  • Mahremiyet evde başlamalı: Bu durum Ailenizden biri tuvaletteyken bir diğeriniz giriyorsa, aile bireyleri birbirinin yanında giyiniyorsa çocukta mahremiyet bilincinin oluşmasını engeller.
  • İyi dokunuş ve kötü dokunuşlar anlatılmalı: Arkadaşına sarılırken, anne babanın elini tutarken iyi dokunuşları söyleyebilir. Kötü dokunuşu ise hoşuna gitmeyen ve seni rahatsız eden mutsuz eden davranışlardır. “Kötü dokunuşu hissettiğinde HAYIR demeli ve güvendiğin birine hemen söylemelisin” diyerek anlatılmalı.
  • Anne baba, çocuk resimleri kullanarak vücut parçalarını, cinsel organları dâhil ederek tanıtabilirler. Vücudumuzun bazı bölgelerinin bize özel olduğu ve korunması gerektiği çocuk korkutulmadan anlatılmalıdır.
  • İzni olmadan dokunmamalıyız: Nasıl ki bir yetişkine izni olmadan yaklaşıp dokunamıyorsak çocuklara da aynı saygıyı göstermemiz gerek. Bu kural anne baba için de geçerlidir. “Benim çocuğum ne olacak ki” dememeliyiz. Çocuğunuzu öpmek istediğiniz zaman bile onun göz hizasına gelerek “Seni öpebilir miyim?” diyerek izin alınması gerekir. Tabi ki öperken “dudaktan, boyundan” öpülmemelidir. Çocuk anne babanın yaklaşım şeklini ayırt edemez ve herkes bu şekilde öpmeye kalkışabilir böylece mahremiyet bilincinin oluşması engellenmiş olur.

Her çocuk” İzin verirsem ve ben istersem bana yaklaşabilir ve dokunabilir” düşüncesini kazanmalıdır.”

Unutmayın; Çocukların cinsellikle ilgili soru sormaları doğaldır.

ÇOCUKLAR MERAK EDER “SORULARINA YAŞINA UYGUN CEVAPLAR VERİLMELİ”

Çocuğunuzdan gelen sorulara cevaplarınız onun yaşına uygun olmalıdır. Çocuğa verilen bilginin en uygun zamanı bu konu ile soru sormaya başladığı andır. Bilmediğiniz yada  nasıl anlatacağınızdan emin olmadığınız konularda “Benim de bu konuda bilgim yok, araştırıp seni bilgilendireceğim” deyin ve sonrasında mutlaka anlatın. Ayrıntılı bilgiye girmeyin, çocuğunuzun kafasını karıştırmış olursunuz. Size soru sorduğunda panik yapmayın, sessiz kalmayın bu davranışlar çocuğun cinselliği ile ilgili olumsuz bir tutum geliştirmesine neden olabilir.

ÇOCUKLARA SAĞLIKLI BİLGİ VERİN “BEN NASIL OLDUM”

Okul öncesi çocuk cinsel gelişimini tamamladığı sıra bu soruyu sorarak karşımıza gelmektedir. Bu soruyu cevaplarken cinsel ilişkinin nasıl olduğu çocuğa anlatılmaz. “Annedeki yumurta babanın küçük tohumu ile bir araya gelir ve anne karnına yerleşir” cümlesi ile cevap vermek daha uygundur. Bunun yanında kitaplardan destek alınabilir.

OKUL ÖNCESİ ÇOCUK İÇİN ‘’MASTÜRBASYON’’

Bu yaş çocuklarda oldukça sık rastlanan ve doğal kabul edilen bir durumdur. Çocuğun bedenini tanımaya yönelik keşfiyle ortaya çıkar. Bu davranıştan haz aldığını fark eden çocuk, davranışı bilinçli olarak tekrarlar. Çocuk için rahatlatıcı ve sakinleştirici olması yönünden mastürbasyon, parmak emme, tırnak yeme davranışından farklı değildir. İlk zamanlar görmezden gelme, dikkatini başka bir yöne doğru yöneltme çabasında olunmalıdır. Eğer hala devam ediyorsa altında yatan sebep dikkate alınmalıdır.

 KİTAP ÖNERİLERİ

  • Bedenim Bana Ait
  • Ben Herkesle Gitmem ki
  • Kırmızı Çizgi
  • Sır Versem Saklar mısın?

TED ESKİŞEHİR KOLEJİ ANAOKULU

PSİKOLOJİK DANIŞMAN VE REHBER ÖĞRETMEN

MERVE ÜSTÜN

formats

ÇOCUĞUMUN OKULDA İLK GÜNLERİ

Tarih 20 Eylül 2018, yazar içinde Anaokulu, Genel.

children-going-to-school_23-2147516097

ÇOCUĞUMUN OKULDA İLK GÜNLERİ

Benim minik çocuğum artık okullu oluyor. Çocukların okula başlaması doğal olarak her anne babayı heyecanlandıran, gururlandıran ama aynı zamanda bir takım kaygıları da getiren bir süreçtir.

Okul aileden sonra çocuğun içinde bulunduğu ilk temel sosyalleşme kurumudur. Okula başladığında evden farklı bir ortamda kendisini bulur. Okul sürecinin başlaması ile çocuklarda kişiliklerini kazanmaya yönelik çabalar artacak, kendi iç zenginlikleri ile çevreye açılmaya başlayacaktır. Anaokuluna başlayan bir çocuk artık kendi başına bireyselleşme sürecine yol almış demektir.  Ancak kimi çocuk dışarıdaki dünyaya meraklı, parkta ya da misafirliğe gidildiğinde diğer çocuklar ile iletişim kurmakta zorlanmazken bazısı daha çekingendir. Tanıdıklarına yakınlık gösterir, ya da önce gözlemler kendini güvende hissettikçe iletişim kurmaya başlar. Bu konuda çocuklardaki bu bireysel farklılıkların unutulmaması gerekmektedir.

Anaokuluna hazır olma sadece çocuğun hazır olmasından geçmez ailenin de çocuğundan ayrılmaya hazır olması demektir. Aile kendisini hazır hissetmeli bu konuda yüz ifadelerine, sesinin tonuna dikkat etmeli, hareketlerindeki endişe ve kaygıyı hissettirmemelidir. Unutulmamalıdır ki okula başlama döneminde çocukların gereksinimi olan en önemli duygu güvendir. Anne babayı kaygılı gören çocuk, korkacak, endişelenecek karşı tepkiler göstermek isteyecektir.

Biz çocuklarımızın problem çözen, bağımsız, özgüvenli, sorumluluk sahibi, saygılı, becerikli, kendini ve başkalarını seven, sosyal, girişken, duyarlı, dikkatli ve mutlu bireyler olmasını istiyoruz.

Unutmayalım ki çocukların uyum becerisi; onun yaşına, kişilik özelliklerine, sağlık durumuna, içinde yaşadığı sosyal çevreye hazır oluşuna bağlıdır. Okul öncesi dönemin ilk günlerinde ya da tatil sonrası okula dönüşlerde çocuklardaki farklı tepkiler çok normaldir. İlk günlerde okula tepkili olabilir, aileden ve evden ayrılmak istemeyebilir, anne babasının okulda da yanında olmasını isteyebilir. Öncelikle bu durumun sadece sizin çocuğunuzun başına gelmediğini hatırlatmak isterim. Okula gitmek istememe, annesini yanında isteme gibi durumlar okul öncesi dönemdeki çocuklarda karşılaşılabilecek durumdur. Bu durumun geçici, okula alışma sürecinde yaşanan bir durum olduğunu akıldan çıkarmamak ve panik yapmamak gerekir. Onun yerine soğukkanlılığınızı koruyarak uyum sürecinde zorluklar ile karşılaştığınız anda PDR birimi ve öğretmenlerimizden destek alabilir ve bizler ile ortak bir tutum sergilemenizi isteriz. Bu aşamada;

  • KARARLILIK: Kararlı ve tutarlı olmaya dikkat edilmeli. Unutmayın ki anne- babanın sabırla kararlı bir tutum sergilemesi uyum sürecini olumlu etkiler.
  • ORTAK STRATEJİ: Yaşanılan zorlukları PDR birimi ile paylaşın bu zorlukları nasıl çözüm üretebileceğimize birlikte karar verelim, tutum birliği içinde olalım.

Kendinizi korumacı değil, çocuğunuzun gelişimine destek ve yardımcı kişi olarak düşünün. Sürekli korumacı bir tutum, çocuğunuzun dış dünyayı keşfetmesini engelleyebilir, özgüveni sarsılabilir.

OKUL KORKUSU YAŞAMAMASI İÇİN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

Çocuğunuzun gözünden dünyaya bakmak onun yaşadıklarını anlamak demektir. Çocuğunuzla sağlam bir ilişkinin temeli kayıtsız şartsız sevgidir. Çocuğunuza göstereceğiniz sevgi ve ilgi iyi bir eğitim ortamının en iyi koşuludur.

Okulda yaşanan kaygılar zamanla korku halini almaktadır. Okul korkunun yaşandığı durumlarda, çocukta ağlama ve sizin onun yanında olmasını isteyecektir. Ebeveyn olarak sizin sınıfa girmeniz onun yanında olmanız alışma dönemini zorlaştıracaktır. Aile olarak ayrılık sahnesi olabildiğince kısa tutulmalıdır. Anne baba çocuğa onu çok sevdiğini, okulda mutlu ve güvende olacağını, gün sonunda okula gelip onu alacaklarını söylemelidir. Bu süreçlerde ailenin evde olumlu telkinlerde bulunması gerekebilir.

  • Okul hazırlığını, sabah kalmayı eğlenceli hale getirebilir.
  • Okula birlikte gelip, çantasına küçük notlar bırakılabilir.
  • Yalnız başına hareket edebilmeyi ve ihtiyaçlarını giderebilmeyi öğretin. Okulda ayakkabılarını tek başına bağlayabilme, el yıkama, çanta taşıma, üstünü giyip soyunma gibi öz bakım becerilerine çok ihtiyacı olacaktır. Bu becerileri bir an önce öğrenmesi, okul için önemli bir hazırlık ve avantaj olacak ve kendini okulda daha iyi hissedecektir.

Oryantasyon döneminde çocuklarınızı öğretmenlerle iletişim kurmalarını sağlamanız onların birbirlerine daha güvenli bir şekilde bağ kurmasını destekleyecektir.

  • Okula gitmek istemeyen çocuklarda gece yatmadan önce ve sabah kalktığında psikosomatik dediğimiz bulantı, kusma, karın, baş ağrısı gibi şikâyetler görülebilir.
  • Çocukla konuşarak, onu gerçekten rahatsız eden bir durumun olup olmadığını anlamaya çalışın. Eğer böyle bir durum varsa, bu sorunların halledilebileceği ve giderilebileceğini belirterek çocuğu rahatlatma yoluna gidilmeli.
  • Okula gitmesi konusunda aile fertleri tutarlı davranmalı; anne gitmesi konusunda ikna etmeye çalışırken baba, bugün gitmesin gibi bir tavır içinde olmamalıdır. Çünkü çocuklar, bu tarz açıkları çok profesyonel şekilde kullanacaktır.

ÇOCUKLARIN OKULA UYUMUNU KOLAYLAŞTIRMAK İÇİN ANNE- BABALARA ÖNERİLER

Değerli velilerimiz;

Dönemin başladığı ilk gün her zaman, ağlayarak ebeveyninden ayrılmak istemeyen birkaç çocuk olur bu durum ise kaygılanmayı gerektirmeyen çok normal bir tepkidir. Böyle bir durumda ebeveynin yapması gereken çocuğa karşı sakin, net, bir tavırla gerekli güveni verebilmektir.

Bu yaş çocuklar somut düşünürler. Bu yüzden, okula başlamadan önce okulla ilgili somut bilgileri çocuğunuzla paylaşın, duygusal açıdan hazırlayın, neden okula gitmesi gerektiği ve okulun ona neler kazandıracağı hakkında bilgi verin. Çocuğunuza okulda neler yapılacağını anlatın (günlük akış, kahvaltı, oyun saati gibi ) sosyalliğinden, eğlenceli yanları anlatılmalıdır.

”Arkadaşlarınla keyifli vakit geçireceksin, bu konuda sana yardımcı olacak ve seni sevecek öğretmenlerin olacak” gibi cümleler kurabilirsiniz. Öğretmenizle işbirliği içinde olmak ve tutarlı davranmak, bu süreçte sorunu çözmede size avantaj sağlayacaktır

Çocuğunuza okula başlama sürecinde sorumluluklar verin, fırsatlar tanıyın bu davranışlar çocuğunuzun kendine olan inancını artıracaktır. Örneğin çantasını hazırlama, suluğunu doldurma gibi.

Okulda yaşadıklarıyla ilgili onunla konuşun. Ancak okul çıkışı hem fiziksel hem de duygusal olarak yorgun olabileceğini ve her şeyi anlatmak istemeyeceğini unutmayın.

Çocuğunuz eve geldiğinde “Sıkıldın mı?” “Korktun mu? “gibi. İfadeleri kullanmayın. Onun yerine “Okulda en çok neyi sevdin?’’ diye sorarsanız okulda sevdiği şeylere odaklanacaktır ve onlar arasında seçim yapmaya yönelecektir.

Evde çocuğunuza bir şey yaptırmak istediğinizde öğretmen ile koşullandırmayın. (Yemek yemezsen öğretmenine söylerim gibi.)

Çocuğunuzun okulda olacağı süre içinde onun yanında plan yapmayın bu onun okula uyum sağlamasını zorlaştıracaktır.

Çocuğunuzun duygusal tepkilerini fark ederek onu anlamaya çalışın.

Normal bir gün gibi davranın, okulun ilk günü ebeveynler bazen çocuklardan daha telaşlı olabilir ve bunu çocuklarına yansıtabilirler. Ebeveynler mümkün olduğunca bu durumu çocuğa yansıtmamalıdır.

Çocuğunuza karşı kararlı ve tutarlı olmaya özen gösterin.

Bir gece önce iyi bir uyku almasını ve dinlenmesine dikkat edin. Aksi halde ilk gün stresine bir de uykusuzluğun vereceği sinirlilik eklenebilir.

Çocuğun düzenli olarak okula gitmesi sağlanmalı ve bu konuda taviz verilmemeli. Duygusal davranarak çocuğun her istediğini elde etmesine izin verilmemeli.

Çocuğunuz ilk günlerde rahat olabilir. Ancak okula başlamış olmanın anlamını daha sonra kavrayıp tepki gösterebilir, telaş etmeyin.

Kendinizi korumacı değil, çocuğunuzun gelişimine destek ve yardımcı kişi olarak görün.

Çocuktan ayrılmak en kritik andır haber vererek kararlı bir şekilde ayrılın. Okula vardığınızda çocuğunuz ile vedalaşmayı uzun sürdürmeyin, sınıf önünde beklemeniz çocuğunuzu daha fazla kaygılandırıp uyum süresini uzatacaktır.

Çocuğunuzda ayrılma ile ilgili problem yaşayacağınızı düşünüyorsanız bu konuda rehber öğretmen ve okuldan yardım alın.

 

YAŞAMSAL BECERİLERİ İÇİN YENİLİKLERİN VE DEĞİŞİMLERİN İKİNCİ ADRESİ OKUL, BU GÜNLERİ HEP BİRLİKTE MUTLU VE BİRBİRİMİZE DESTEK OLARAK GEÇİRMEYİ UMARAK İLGİNİZ VE DESTEĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ.

TED ESKİŞEHİR KOLEJİ

PSİKOLOJİK DANIŞMAN VE REHBER ÖĞRETMEN

MERVE ÜSTÜN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

formats

İLKOKULA BAŞLIYORUM ANNE BABA HAZIR MISINIZ?

Tarih 08 Mayıs 2018, yazar içinde Anaokulu, Genel.

İLKOKULA BAŞLIYORUM ANNE BABA HAZIR MISINIZ?

İLKOKULA BAŞLIYORUM ANNE BABA HAZIR MISINIZ?

Okul olgunluğu nedir?

Okul olgunluğu çocuğun o zamana kadar başaramadığı öğrenmeleri ve davranışları herhangi bir kırıklığa uğramadan başarıyla gerçekleştirebildiği zamanı işaret eder. Çocuk o zamana kadar yapmakta veya öğrenmekte zorlandıklarını kolaylıkla yapabilir ve öğrenebilir hale gelir. Bu kavram sadece okuma yazma öğrenmekle sınırlı değil, çocuktan okulda beklenilen tüm davranışları içerir. Çocuğun okula isteyerek gelmesi, okuldan ve orada yapılanlardan hoşlanması son derece önemlidir. İlk günlerdeki olumlu veya olumsuz izlenimler tüm eğitim, öğretim yaşamını etkileyecek kadar önemlidir.” Kemik gelişimi devam ettiği için çocukların uzun süreli ve ara vermeden kalem tutmaları ve yazı yazmaları yoracak, kemik gelişimlerini olumsuz etkileyecektir. Sadece zihinsel gelişim değerlendirilmesiyle verilen okul olgunluğu kararı yanlıştır. Duygusal, sosyal, bedensel ve bilişsel gelişimlerinin belirli düzeyde olması okula uyum sürecini kolaylaştırır.

İlkokulun ilk günlerinde bazı sorunların yaşanması mümkündür ve bu doğaldır! Çocuğun içinde bulunduğu kaygılı durum, yumuşatılmaya çalışılmalı, tek ilgi ve konu merkezi “okul” olarak düşünülmemelidir. Çocuğu rahatlatacak bu kaygısını giderecek farklı ilgilere dikkatini çekme yoluna gidilmelidir.

Anasınıfından birinci sınıfa hareket olarak algılanan geçiş, çocukların alışkın oldukları rutinden ve çevreden ayrılmaları ile rollerin ve beklentilerin değiştiği, kendileri için belirsiz bir ortama yerleşmeleri olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle çocuklar için okula başlama, farklı ve yeni deneyimleri içeren bir süreçtir. Çocuğun katıldığı yeni ortam kendine özgü kuralları, yerine getirilmesi gereken görev ve sorumlulukları ve yeni yaşamsal deneyimleri içeren farklı bir sosyal çevredir. Bu yeni sosyal çevrede çocuk, ilk kez formal eğitimin gerektirdiği planlı ve programlı öğretim etkinliklerine katılmak ve birinci sınıfın en önemli görevi olan okuma-yazma ve temel aritmetik becerilerini öğrenmek gibi görevlerle karşı karşıyadır. Çocuğun bu yeni sosyal çevrenin beklentilerini karşılayabilmesi ve bu yeni ortama uyum sağlayabilmesi belli bir düzeyde hazırbulunuşluğu gerektirmektedir. Okul öncesi çocukta akademik olarak hazırbulunuşluk yönünden yaşanan sorunların yanı sıra okuma yazma öğretiminde karşılaşılan problemlere dikkat çekilmiştir.

Okula hazır olmanın ilk boyutu, çocuğun okula başlamadan önce sosyal-duygusal, psikomotor, bilişsel ve dil becerilerinin gelişmesi, çocuğun kavrama ve genel bilgi konusunda

Yeterli düzeye ulaşması gerekliliğidir. Çocuk bu temel becerileri kazanabildiği ölçüde okula hazır demektir.

Okula hazır oluşun ikinci boyutu, farklı çevrelerden gelen çocukların gereksinimlerinin karşılanabilmesi için okulun çocuklara hazır olmasıdır. Çocukların okul yaşamlarında sahip oldukları başarı, onların okula geçiş sürecini sağlıklı olarak geçirmeleriyle ilişkilidir.

Okula hazır oluşun üçüncü boyutu ise, aile ve toplumun çocuğun okula hazırlanmasında sağladığı katkılardır.

Çocukların sosyal, duygusal ve davranışsal yetkinlikleri üzerinde okula hazırbulunuşluklarının önemi ortaya çıkmış ve özellikle okul öncesi yıllarda çocuğun davranışlarını kontrol edebilme becerisinin, birinci sınıfa geçişteki uyum üzerinde etkisinin önemli olduğu belirlenmiştir.

HAZIR OLDUĞUNU NASIL ANLARSINIZ?

  • Çocuk ilkokula başlarken, onun bu olaya zihinsel olarak hazır olmasının yanı sıra, duygusal ve sosyal olarak da hazır olması önem taşımaktadır.
  • Çocuk ilkokula gitmek için hem heveslidir hem de cevap aradığı birçok soru nedeniyle kaygılıdır.
  • Öz bakım becerileri, sosyal duygusal gelişim, ince motor- küçük kas motor gelişimi, kaba motor, bilişsel gelişim, algılama gelişimi, dil gelişimi alanlarında bakılmalıdır.
  • Çocuk kendi başına ne kadar süre bir etkinlikle uğraşabiliyor? Bu süre 20 dakikanın altında mı? 
  • Başladığı bir işi uygun şekilde tamamlayabiliyor mu?
  • Annesi olmadan yabancı bir yetişkinle rahatça kalabiliyor mu?
  • Diğer çocuklarla olumlu ilişkiler kurabiliyor mu?
  • Kurallara uygun davranış sergileyebiliyor mu?
  • Belli ölçüde gerilim ve öfke ile baş edebiliyor mu?
  • Paylaşma, sırasını bekleme, arkadaşları için kendi isteklerini erteleyebilme, sessiz dinleme gibi özellikleri var mı?
  • Kendini rahatça ifade edebiliyor mu?
  • Duygularını anlatabiliyor, empati kurabiliyor mu?
  • Renkler, sayılar, seslerle ilgili sorulara uygun cevaplar verebiliyor mu?
  • Okumaya hazırlık becerileri olarak sesleri tanıma, el göz koordinasyonu sağlayabiliyor mu?
  • Basit çizgileri kopya edebilme, geometrik şekilleri tanıma ve çizme, kurallı oyun oynayabiliyor mu?
  • Aileler öncelikle okula gidecek çocuklarının yeme, içme, tuvalet, temizlik gibi öz bakım becerilerinin gelişmiş olmasına dikkat etmeli. Sınıfa girme çıkma sıralarda oturma arkadaşları ile uyum sağlama gibi beceriler çocuk açısından önem taşır. Sadece bedensel gelişiminin yeterliliği değil aynı zamanda okula hazırbulunuşlukta çok önemli.

İlkokula başlayan çocuğu ne bekler?

  • Birinci sınıfa merhaba derken; farklı bir sosyal çevrenin içine girmek, kurallar ile tanışmak oyun oynamak yerine ders yapmak gibi değişimler girmektedir.
  • İlkokula başlayan çocuk yeni ve yoğun bir çalışma hayatı içine girmektedir.
  • Daha farklı sorumluluk almayı gerektirmektedir.

AİLELER NE YAPABİLİR?

  • Çocukların, ilkokulu onlar için anlamlı, mutlu ve yaratıcı deneyimlerle dolu bir yer haline getirilmesinde ana-babaların ve öğretmenin yardımı gerekmektedir.
  • İlkokula başlamadan önceki dönemde ailenin çocuğunu ilkokul hakkında bilgilendirmesi gerekmektedir.
  • Okul gereksinimleri için birlikte alışveriş yapın ve bu eşyalarını nasıl koruyacakları konusunda onlarla konuşarak sorumluluk duygularının gelişmesine yardımcı olunmalıdır.
  • Ailenin ilkokul hakkında vereceği bilgiler, çocuğun çok yüksek beklentilere yönelmesine neden olmamalıdır.
  • Tüm gereksinmelerini karşılama konusunda annesi dışında başka hiç bir yolu bilmeyen çocuk, annesinden ayrıldığında, karşılaştığı problemlerle baş etme konusunda deneyimsiz olduğundan, okulu emniyetli bulmaz. Bu nedenle de okula gitmeyi reddeder. Okulda bir sorun olduğu için değil sadece evden ayrılmaya psikolojik olarak hazır olmadığı için okula gitmeyi ret eden çocuk için bir gecede değişen anne-baba tutumları son derece zedeleyici olur. O ana kadar sürekli koruma, kollama içinde olan ebeveynler çevreden aldıkları uyarılar ya da çocuklarında gözlenen bu okulu ret etme tepkileri nedeniyle tutumlarını aniden değiştirmeye kalkarlarsa çocuk bu kez sadece okula değil ebeveynlerine de tepki geliştirir. Bu ise çocukta onarılması çok zor yaralar bırakabilir. Böyle bir durumda çocuğunuza her zamankinden daha yakın olun fakat kademeli bir şekilde onun yanından ayrılacağınız ve mutlaka döneceğiniz konusunda güvence verin. Ona kendisine ve size güvenmesi için cesaret verin.
  • Çocuğun uyum sağlama sürecinde çocuğu dinlemek, onu kaygılandıran sorular hakkında konuşarak rahatlamasına fırsat vermek gerekmektedir.
  • Çocuğunuzun okula uyumunu kolaylaştırmak için giriştiğiniz bu işbirliğinden başarılı sonuçlar elde etmek istiyorsanız, anne ve baba olmanın duygusallığından ve subjektifliğinden arınmanız gerekmektedir.
  • Zaman planlaması yapmak için ona ait olacak bir saat alarak işe başlamak. Teknolojik araçlarla ilişkisini de düzenleyecek bir fırsat olacak biçimde günlük zaman çizelgesi hazırlamak gerekmektedir.
  • Oyun saati, bilgisayar saati, yemek saati, oyun saati, park saati, evde iş saati vb. belirlemek ve uygulamak gerekmektedir.
  • Burası nasıl bir yer? Oldukça da büyük bir bina, acaba burada kaybolur muyum?
  • İlkokulun bu kadar kalabalık olduğunu bilmiyordum, ne kadar çok çocuk var. Üstelik birçok yaramaz çocuk da var. Dilerim bana zarar vermezler.
  • Anaokulu öğretmenim şimdi ne yapıyor acaba? Onu çok özledim, keşke burada olsaydı. İlkokul öğretmenimi de anaokulu öğretmenimi de sevmek isterim.
  • İlkokul dersleri hiç de kolay değilmiş bütün bunları nasıl öğreneceğim? Başaramazsam öğretmenim ne yapar, ne söyler? Peki ya arkadaşlarım benimle alay ederler mi?
  • Bu dersler ne kadar uzun sürüyor. Zil ne zaman çalacak? Teneffüse çıkmak ve oynamak istiyorum. Tuvaletim neden bu kadar sık geliyor bilmiyorum? Öğretmenimden her seferinde izin almaya çekiniyorum.
  • Anaokulunda da birçok kuralımız vardı ama ilkokuldaki kurallar daha çok ve daha zor. Bu kuralları anlamak ve uygulamak benim için biraz zor, zamana ihtiyacım var. Bazı kuralların yaşamı kolaylaştırdığını ve düzene soktuğunu bilmiyor değilim. Ama zamana ihtiyacım var.

Bu gibi sorulara cevap verdiğiniz zaman çocuğu rahatlatırsınız, çocuğunuzun sorularını yadırgamadan dinleyin ve onun kaygılarını paylaşmalı ve anlayışlı olmalısınız. Çevrenin, çocuğun bu ihtiyaçlarını tatmin edici cevaplar verememesi çocuğun okulu reddetmesine neden olur. Ve okula gitme konusunda şiddetli bir isteksizlik durumu gözlenebilir ve bu isteksizlik, çocuğun öğrenim yaşantısının bütününe yansıyacak problemlere temel oluşturabilir.

Unutulmaması gereken en önemli ayrıntı ise aile katılımı ve eğitimi, okul öncesi eğitimin vazgeçilmez parçalarındandır. Çocuğun gelişim alanlarının desteklenebilmesi, okulda kazandığı davranışlarının evde pekişebilmesi ve ev ile okul arasında uygun geçişlerin sağlanabilmesi aile katılımı etkinliklerine gereken önemin verilmesiyle mümkündür. Çocuklara evlerinde okula hazırlık becerilerine yönelik destek sağlayacak eğitici ortamların sunulması ve anne-baba eğitimlerinin çocukların eğitimiyle paralel olarak sürdürülmesi, ilkokula hazırlıkta önemli katkılar sağlamaktadır.

ÇOCUKLARIN ANASINIFINDAN İLKOKUL BİRİNCİ SINIFA GEÇERKEN YAŞADIKLARI SORUNLAR NELERDİR?

1)  Fiziksel ortam değişikliğinden kaynaklanan zorluklar yer almaktadır.

2) Çocukların anasınıfındaki rahat sınıf ortamından, hareketlerinin kısıtlandığı bir fiziksel ortama geçtiklerini düşünmeleri.

3) Çocuğunuza çantası, masası, ödevi ile ilgili sorumlulukların kendi sorumlulukları olduğunu hissettirin. «Ödevimiz, okulumuza geç kalıyoruz, çantamızı hazırlayalım» gibi sizi de sorumluluğa dâhil eden cümleler kullanmayın. Çocukların alışma sırasında zorlanmasına neden olmaktadır.

4) Çocukların yazma becerisinde yaşadıkları zorluklar gelmektedir. Çocuklardaki küçük kas gelişiminin tam olarak oturmamasından kaynaklı yazı yazmada zorluk yaşamaktadır.

OKULA UYUM SÜRECİNİ UZATAN ETMENLER

  • Sağlıklıyken ya da hastayken okula düzensiz gitme.
  • Çocuğun değişim ve yeniliklerle baş etmekte zorlanması.
  • Annenin hamileliği, yeni kardeş doğumu ya da evde kalan kardeşi kıskanma.
  • Ebeveynleri tarafından terk edilme korkusu.
  • Anne-babanın çocuğu okula bırakırken içerik ve süre bakımından sergiledikleri yanlış tutumlar.
  • Bazen anne-babanın hasta olması.
  • Evde okulla/öğretmenle ilgili yapılan olumsuz konuşmalar.

UYUM PROBLEMİ YAŞAYAN ÇOCUKLAR GENELLİKLE

  • Başarı kaygısı olan.
  • Aşırı onay bekleyen.
  • Sosyal ilişki kurmakta güçlük çeken.
  • Anne-baba bağımlılığı olan.
  • Evde hiç kural koyulmayan, her istediğinin yapıldığı

ÇOCUKLARDIR.

Aile çocuğun okul yaşantısını sadece dersleri ile değil, arkadaş, öğretmen boyutlarıyla da kontrol altında tutmalıdır. Çünkü çocuğun başarısı ve uyumu etkileşim içinde bulunduğu bu şahıslarla ilişkili olarak şekillenmeye açıktır.

 

TED ESKİŞEHİR KOLEJİ ÖZEL ANAOKULU

PSİKOLOJİK DANIŞMAN VE REHBER ÖĞRETMEN

MERVE ÜSTÜN

 

formats

Doğru bildiğimiz yanlışlar…

Tarih 02 Nisan 2018, yazar içinde Bültenler, Genel, Ortaokul.

helikopter-ebeveynlik-nedirHelikopter ebeveyn terimi ilk olarak Dr. Haim Ginott’un 1969 tarihli “Ebeveynler ve Gençler” kitabında, ebeveynlerinin bir helikopter gibi üzerlerinde gezindiğini söyleyen gençler tarafından kullanılmış ve batı ülkelerinde öğretmenler ve diğer profesyoneller tarafından kullanımı yaygınlaşmıştır. Helikopter Anne-Babalar; çocuğun başından ayrılmayan, etrafında pervane olan, çocuğun her şeyine yetişmeye çalışan, çocuğun hayatına ve kişiliğine müdahale eden, yorulmak bilmeyen ancak kökeninde kaygı barındıran davranışları sergileyen anne babalardır. Son yıllarda bu terim Avrupa ve ABD gazetelerinde çokça söz edilmekte ve bir psikolojik, sosyolojik sorun olarak ele alınmaktadır. Çocuklarının her yaptığını (adeta bir helikopter gibi) takip eden, çocuklarının her adımını kontrol eden ebeveynler bu şekilde tanımlanmaktadır.  Helikopter ebeveynler, bir çocuğun hayatında, sorumlu ebeveynlikten fazla aşırı kontrolcü, aşırı korumacı olan ebeveynlerdir.

Bu ebeveynler çocuğun eğitim, sağlık, sosyal ve mesleki gelişiminde bir olumsuzluk olabileceği gerekçesiyle kontrolü ellerine alırlar ve çocuğun kendi başına kalmasına müsaade etmezler. Bunu yapma gerekçeleri çocuklarını sevmeleri ve onlar için kaygılanmalarıdır. Genel tutumları çocuğun kendi hayatını yapılandırmasının yolunu açmak yerine, O’na bir hayat biçme ve bu hedefi tutturmaya çalışmaktır. Bu hedefe ulaşmak için olumsuzluklarla karşılaşan çocuğu yalnız bırakmak yerine “ipleri eline alıp, problemi çözmeyi” yeğlerler. Bu durum mükemmeliyetçi ebeveynlerde daha sık görülür. Çıkış noktaları ideal çocuk oluşturma istekleridir. Sevdiği, maddi-manevî yatırım yaptığı, neslini devam ettirecek çocuğunun hiçbir olumsuzlukla karşılaşmamasıdır. Bu düşünceyi, önceden kendi yaptığı hataları çocuğunun yapmasını istememe, küçük yaşlardan itibaren başlayan sınavların çokluğu, başarıya odaklanma pekiştiren bir rol oynar. Helikopter ebeveynlerin en çok takıldıkları durum çocuklarının eğitimdeki başarısıdır. Çocuğunun derslerini beraber yapan, hatta çoğu zaman çocuğun katılımı olmadan ödevlerini yapan, düşük bir not aldıysa gidip öğretmenlerle konuşan ailelerdir. “Devir kötü, kontrolü bırakırsak çocuğun hayatı kötü yönde seyreder”, “çocuk büyüsün işi ve evi olsun o zaman kendi düzenini kurar” düşünceleri ebeveynin kendi hatalı tutumuyla yüzleşmesini engelleyebilir. İlerleyen yıllarda kontrolcülüğü bırakmayı düşünen ebeveynlerin unuttuğu nokta kontrolü bıraktıklarında çocuklarının kendi hayatlarını yönetemeyebilecekleridir.

Günümüzde “helikopter aileler”, çocuklarının eğitim, sosyal ve özel hayatlarını çok yakından takip eden, çocuklarının üstlenmesi gereken sorumlulukları büyük bir hevesle üstlenen, her sorununu onlar adına çözmekten mutluluk duyan aileler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Helikopter aileler, iyi niyetle yardımcı olmaya çalışsa da aslında çocuklarının yetersiz olduğu, kendi sorumluluklarını yerine getiremedikleri mesajını veriyorlar ve tüm bu nedenlerle de çocuklarına yardım ediyorlar.

Aşırıcı korumacı çevrede büyüyen, her sorunu anne babası tarafından çözülen, kendi kararlarını kendi alamayan yani helikopter anne baba ile büyüyen çocuklarda bazı tipik özellikler görülmektedir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

 

 Helikopter Ebeveynlerin Çocuklarında Ortaya Çıkan Sorunlar

  • Çocukların bir sorun karşısında yoğun kaygı yaşamaları
  • Fizyolojik bir durum aranmaksızın, sürekli karnının ve başının ağrıması, mide bulantısı yaşaması
  • Arkadaşları ile bir sorun yaşadığı zaman, sorunu kendi başına çözme de ortam oluşturmakta sorun yaşaması
  • Sosyal iletişim becerisi kurarken, bir problem karşısında baş etmekte zorlanma
  • Kendilerine güvenerek sorumluluk alma becerileri düşük, risk almakta zorlanan birey olma
  • Çocuklarda öfke kontrol problemi, kızgınlık hali, ebeveyn ile sürekli uyumsuzluk ve çatışma hali
  • Depresyon ve kaygı bozukluğu
  • Düşük öz saygı ve yeterlilik duygusu
  • Bastırılmış kişilik
  • Sağduyudan yoksun
  • Karar vermede zorlanan

Çocuğunuzun akademik başarısına takılıp, kişiliğini bastırmayın. Çünkü sadece okulda başarılı olması mutlu ve sağlıklı bir hayat sürmesinin, hayatta başarılı olmasının garantisi değil. Hayatta başarılı olmasının garantisi sağlıklı bir kişiliğe sahip olması, normal gelişim aşamalarından geçmesi, kısacası sağlıklı bir anne baba tutumuyla büyümüş olmasıdır.

 

                                                                                         TED ESKİŞEHİR KOLEJİ ÖZEL ORTAOKULU

                                                                                                PDR UZMANI

                                                                                                EZGİ AZİZOĞLU

 

 

 

 

 

 

formats

ÇOCUKLARIN ÖLÜMÜ TANIMAYA BAŞLAMASI

Tarih 02 Nisan 2018, yazar içinde Anaokulu, Genel.

hayatin_gercegi_olum_cocuklara_nasil_anlatilir

Ölüm belki de hakkında konuşulması en zor konulardan biridir. Ancak hayatın aynı zamanda kaçınılmaz bir parçası olması nedeniyle bizi onunla ilgili konuşmaya ve düşünmeye zorlar. Çocukların bir kısmı okul öncesi dönemde bu konu hakkında sorular sormaya başlarken bir kısmı ise hiç sormayıp konuşmayabilir. Çünkü çocuklar bu yaşlarda genellikle en az bir kez sokakta ölmüş bir hayvan görmüş, televizyonda bir ölüm haberi duymuş, bir kitapta ölümden bahsedildiğini dinlemiş ya da oyunlarında ölümü canlandırmıştır. Çocuklar biz farkında olduklarını düşünmediğimiz zamanlarda aslında yavaş yavaş ölümü tanımaya başlarlar. Dolayısıyla öncelikle anne-babanın bu konuda konuşmaya hazır hissetmesi ve “bu konu hakkında konuşmakta bir problem yok” mesajını vermesi önemlidir. Bunu takiben de çocuk bir soru sorduğunda dikkat edilecek en önemli detay “varsaymamak”, ne sorduğunu, neyi öğrenmeye çalıştığını ve bu konuda ne bildiğini iyi anlamak ve o sırada neyi soruyorsa ona yönelik az ve öz bilgiyi vermek olmalıdır. Böylece ebeveynlerin çocuğun olası yanlış anlamalarını, korku ve kaygılarını da keşfetme fırsatı olur.

ÖLÜMÜ KONUŞURKEN UYGUN OLMAYAN TUTUMLAR

Ölüm hakkında konuşurken yanlış iki tutum sergilenebiliyor. Bunlardan biri “kaçınmak” diğeri ise “yüzleştirmek”tir. Kaçınmak, yüzünüzden, sesinizden, duruşunuzdan sizin için bu konunun üzüntü verici bir konu olduğunu hemen okuma üstün yeteneğine sahip muhteşem gözlemcinin “eğer annem ve babam bununla ilgili konuşmuyorsa bu kötü bir şey olmalı, en iyisi ben de konuşmayayım” ya da “ben bu konuda konuşmamalıyım çünkü bu konu anne ve babamı üzüyor” demesine ve etki olarak belki daha çok kaygılanmasına ve size nasıl hissettiğini söyleyememesine neden olabilir. Bilinmeyenin korkusu çocuklar için her zaman gerçekle karşılaşmaktan daha zor baş edilen bir durumdur.

Bununla birlikte bir diğer uygun olmayan yaklaşım olan yüzleştirmek, çocukları anlamayacakları ya da bilmek istemeyecekleri bilgilerle karşı karşıya bırakmayı içerir. Hassas konuların hepsinde olduğu gibi bu konuda da çocukları konuşmaya yüreklendirirken kaçınmakla yüzleştirmek arasındaki dengenin kurulması gereklidir.

ÇOCUKLARLA ÖLÜMÜ KONUŞURKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

  • Kendi zihninizde bu soruya yönelik basit, kısa ve yaşlarına uygun bir cevap hazırlayın.
  • Kendi duygularınızla ilgili dürüst olun.
  • Çocuklar anne-babalarının her şeyi bildiklerini düşünürler ancak siz cevaplayamayacağınız bir soru ile karşılaşırsanız dürüstçe ‘ben bu sorunun cevabını bilmiyorum ama senin için bunu öğrenebilirim’ deyin. Çocukların bu konuda konuşmaya istekli ve hazır oldukları zamanlara duyarlı olun.
  • Bazen çocukların gerçekten ne sorduklarını “duymak” kolay olmayabilir. Bu konuda sorduğunu anlamak için sorusuna soruyla karşılık vermek gerekebilir. Örneğin;

Ölmek ne demek? Diye soran bir çocuğa sen ölüm hakkında ne düşünüyorsun? Diye soru ile karşılık verebiliriz böylelikle ne öğrenmeye çalıştığını anlayabiliriz.

EN ÖNEMLİSİ ; Aslında her sorunun sizin ölüp ölmeyeceğinize ve kendisine ne olacağına dair bir soruyu içerdiğini unutmayın. Bu konuda ona sakince güvence verin “ben yanındayım, buradayım, ben seninle uzun yıllar birlikte olmayı, uzun yıllar yaşamayı planlıyorum” deyin.

ÇOCUKLAR ÖLÜM KAVRAMI İLE BİR ŞEKİLDE KARŞILAŞIR

Çocuklar da ölüm kavramı ile bir şekilde tanışırlar. Bu süreç genellikle okul öncesi dönemde başlar. Merak ederler, kaygılanırlar, şaşırırlar… Özellikle de yakınlarının kaybından ve yalnız kalmaktan korkabilirler. Küçük yaşlarda iken ölümün gerçeğini tam olarak kavrayamayan çocuklar ilkokul yıllarında ölümün geri dönüşü olmayan bir süreç olduğunu daha iyi anlarlar. Ölüm gibi bir kavramı çocuklara anlatmak gerçekten de bir çok yetişkini oldukça zorlar. 5-6 yaşlarından itibaren çocuklar anne-babaları terletecek şekilde bir çok soru sorar ve onları sıkıştırmaya başlar:

-Ölmek ne demek? Ölünce ne oluyor? Ölenler nereye gidiyor?

-Anne, siz ölecek misiniz? Ben sizden ayrılmak istemiyorum.

-Ben hiç büyümek istemiyorum, çünkü büyükler ölüyor.

ÇOCUKLARA ÖLÜMÜ NASIL ANLATMAK GEREKİR

Ölümü anlatmak zordur; özellikle de bir çocuğa… Genelde yaptığımız sorularını geçiştirmek ve tatmin edici olmayan cevaplar vermektir. Oysa bu doğru değil. Çocuğunuzun yaşını dikkate alarak doğru ve gerçekçi bilgiler vermeniz gerekir. İnsanlar doğar, büyür ve ölür. Siz de ölüm kelimesini kullanmaktan çekinmeyin. Ölüm nefes almak, acıkmak, üşümek gibi fonksiyonların durması şeklinde anlatılabilir.  Ölen bir kişi için gitti, uyuyor gibi ifadeler kullanmayın, öldü deyin. Ölümü hastalık ya da yaşlılıkla ilişkilendirmeyin. Özellikle uykuya ilişkin açıklamalarda bulunmayın. Bu durumda küçük çocuklar sevdiklerinin bir gün uyanacaklarını düşünürler. “Uzun ve bir daha uyanmayacağı bir uykuya daldı” gibi yaklaşımlar çocukları uykudan korkar duruma getirebilir. Anne-babalarının uyuması halinde de huzursuz olurlar. Çocuğun sorularını geçiştirmek ve tatmin edici olmayan cevaplar vermek, abartılı ve ayrıntılı açıklamalar yaparak kafa karıştırmak, “Toprağın altına gömülür’’ gibi açıklamalar yapmak çok da uygun olmayacaktır. ‘Dünyadaki tüm canlıların bir yaşam süresi olduğunu, yaşam süresi bitince ölündüğünü’ söyleyin. Ölen bir kişinin nereye gittiğini sorarsa “o öldü, ölen kişileri bir daha göremiyoruz ama onlara olan sevgimizi hep hissederiz, istersen birlikte resimlerine bakabiliriz, onunla ilgili konuşabiliriz” diyebilirsiniz (kendi duygularınızla ilgili dürüst olacağınız, özleminizi anlatacağınız önemli anlardan biri)

Ölen kişilerin gömülmesi bu yaş grubundaki çocukları zorlayıcı bir bilgidir. Dolayısıyla sorduklarında mezarlıkları ‘ölen kişileri hatırlamak için isimlerini yazdığımız taşların olduğu yerler’ olarak tarif etmek ve çocukları okul öncesi dönemde bir cenaze törenine götürmemek daha uygundur.

Çocuk çok hasta olan bir kişiyi görmek isterse burada uygun karar çocuğa, hastaya ve duruma göre değişecektir. Hastane ortamının uygunluğu, hasta kişinin durumu, çocuğun özellikleri iyi değerlendirilmelidir. Telefon etmek ve çocuğun kart ya da mektup yazmak yoluyla iletişim kurması duruma göre tercih edilebilir.

Çocuğunuzla konuşun, onu dinleyin, destekleyin. Size pek çok soru sorabilir. Aynı soruları tekrar tekrar yanıtlarken sabırlı ve anlayışlı davranın çünkü sorular çocuğun hissettiği karmaşa ve belirsizliği gösterir, iyileşme yöntemidir. Gerekli durumlarda “Bilmiyorum” demekten çekinmeyin. Bazen çocuklar ölümü birebir yaşamadığı zamanda da merakları ortaya çıkabiliyor. Böyle durumlarda öncelikle çocuğun duygularını dikkatle dinleyin önemseyin, korku ve kaygılarını anladığınızı ona hissettirin. Ölen kişinin anısına ağaç dikmek, hatıra defteri oluşturmak gibi etkinliklere yöneltebilirsiniz. Ölümü konu alan kitapları okumak yararlı olabilir. Ölümü anlatırken çocukların anlayabileceği somut bir dil kullanmak gerekir. Yapılan açıklamadan sonra çocuğun duyguları bastırılmamalı, yas durumunu yaşamasına izin verilmeli. Sürekli sorular sorarak müdahalede bulunulmamalıdır. Konuşmak isterse dinlenilmeli, yeni sorular sorarsa cevaplamalı ama konuşmak istemezse de zorlamamalı.

YAS SÜRECİNDE ÇOCUKLARDA MEYDANA GELEN ÖZELLİKLER

Ölüm çocuklara ne kadar iyi anlatılırsa anlatılsın bir yakının özelliklede ebeveynlerinden birinin kaybı dayanılması güç bir olaydır. Yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da bir yas süreci meydana gelecektir. Bu süreçte çocuklarda; alt ıslatma, kekemelik, tırnak yeme, saldırganlık, hırçınlık gibi uyum ve davranış bozuklukları görülebilir. Bunlar dışında kabuslar, korkular, uykusuzluk, yeme problemleri ağrılar okul başarısızlığı, içine kapanma gibi durumlarda gözlenebilir. Böyle durumlarda bir uzmandan destek alınması gerekir.

 

KAYNAK: Talking to Children about Death, Pedegog Dr. Melda Alantar, Yard.Doç. Dr Oktay Aydın

 

TED ESKİŞEHİR KOLEJİ ÖZEL ANAOKULU

                       PDR UZMANI

                                  MERVE ÜSTÜN

formats

BOŞANMA KARARI ÇOCUKLARA NASIL ANLATILIR?

Tarih 23 Mart 2018, yazar içinde Anaokulu.

http://www.dreamstime.com/royalty-free-stock-photo-divorce-image26890005

BOŞANMA KARARI ÇOCUKLARA NASIL ANLATILIR?

Aileler için açıklanması en zor olan konulardan biri ‘’boşanma’’ kararını açıklamaktır. Anne ve babanın kendi ilişkilerine yönelik aldığı karar, çocuğun hayatı üzerinde son derece büyük bir etkiye sahip olabileceği için bu konunun sağlıklı bir şekilde konuşulması ve sürecin en iyi şekilde yürütülmesi gerekir.

Özellikle küçük çocuklar boşanma sürecinde neler olduğunu, boşanmanın neden yaşandığını ve ne hissettiklerini anlamaya çalışmakta zorluk yaşarlar. Küçük çocuklar çatışmaları anlamadıkları ve taraf tutmak zorunda kalmadıkları için en az etkilenen grupta yer almaktalardır. Yaş büyüdükçe gösterilen duygusal ve fiziksel tepkiler değişmekle birlikte boşanmalardan en fazla etkilenen yaş grubu 2-6 arasındaki okul öncesi dönemdir. Bazı araştırmalarda ise boşanmalarda evi sıklıkla baba terk ettiğinden dolayı, erkek çocuğun kız çocuklara oranla daha fazla etkilendiği görülmektedir.

Her insan alışılagelen bir düzenin bozulmasından sonra değişikliğe uyum sağlama ve yeni durumu kabullenme için bir zamana ihtiyaç duyar. Konu çocuk olduğunda bu uyum sürecindeki büyük etken ebeveynlerin tavrı ve tutumudur. Çocukların ihtiyaç ve mizaç özellikleri dikkate alınarak yaklaşılmalıdır.

Boşanma kararı çocukla konuşulmalı; Çocuklara anlatılırken yaş seviyesine uygun bir şekilde kelimeler seçilerek anlatılmalıdır.

  • Baban ve annen olarak biz seni çok seviyoruz, ancak biz birlikte kendimizi iyi hissetmiyoruz, yine görüşeceğiz ama farklı evlerde uyuyacağız. Örnek olarak sen arkadaşlarınla dışarıda güzel vakit geçirip sonra eve döndüğün gibi bizim de öyle olacak.
  • Biz yine senin annen ve babanı olarak kalacağız.
  • Bundan sonra ayrı evlerde kalacağız senin de iki evin olmuş olacak, babanın/annenin evin de de oyuncakların olacak. Yine parka, sinemaya, tatile gideceğiz.
  • Çocuklar bazen evden ayrılan ebeveyn için kaygı duyuyorlar. Nerede yaşadığı ne hissettiği konusunda soruları olabiliyor, bunları dikkatle dinleyip tatmin edici cevaplar verilmelidir.
  • Çocuğun soru sorması desteklenmeli, aklı karışmadan doğru bir şekilde anladığından emin olunmalıdır.
  • Çocuk boşanma sürecinde tamamen dışarıda bırakılmamalıdır. Merak ettikleri cevaplanmalı, genel olarak yaşanan sürecin farkında olmalıdır.
  • Anne babalar birbirlerini suçlamaya yönelik tavırlar almamalıdır.

Boşanmayı çocuklara anlatırken anne ve babanın birlikte olması tercih edilmektedir. Açıklama yaparken çocuğun beden diline, tepkilerine çok dikkat edilmeli aynı şekilde ebeveynler de çok duygusal yaklaşıp farklı tepkiler vermemelidir. Çocuğa yaşamın içinden pek çok planın değişebileceği yaşantıların farklılaşabileceği anlatılmalı. Çocuğun düzeninin korunmasını sağlamak adına aile fotoğrafların ve bir takım hatıraların yer değiştirilmemesi korunması tavsiye edilir.

Çocuğun suçluluk duymaması sağlanmalıdır; Çocuğun kendisini suçlaması önlenmelidir. Eşler birbirini suçlamazsa, çocuk ta kendisini suçlamaz. Küçük çocuklar ben merkezli oldukları için boşanmanın sebebini kendisi olarak görebilirler.

Çocukta oluşabilecek düşünceler;

  • Odamı toplasaydım annem ağlamazdı.
  • Ben yaramazlık yaptığım için babam hep sinirleniyordu.
  • Annem kızınca ‘’Bırakıp gideceğim’’ diyordu, bu sefer çok kızdı galiba.
  • Benim yüzümden ayrılıyorlar. Gibi düşüncelere kapılabilirler. Çocuklar boşanmanın bir sebebi olamaz. ‘’ Anne ve baba problemleri çözmek ve ya daha iyi bir hale getirmek için bir çözüm bulamadı.’’ Seni üzdüğümüz için biz de üzgünüz, ayrılık kararımız bizim ilişkimiz ile ilgili bunun suçlusu sen değilsin diyerek sorumluluk çocukların üzerinden alınabilir.

Onunla olan ilişkinizin değişmeyeceğini anlatın; Boşanma kararı anne ve babanın ilişkisinin değişeceğini gösterir, çocuk ile olan ilişkinin değil. Çocuklarınıza tekrar tekrar onları sevdiğinizi ve her daim onların yanında olduğunuzu söyleyin. Onlara bakmaya ve korumaya devam edeceğinizi söyleyin.

Yaşam rutinleri ile ilgili ortak kararlar alınmalıdır; Anne baba ortak yaşamların devamı için uzlaşmaya varmış olmalıdır. Bu devamlılık çocuk için anne baba arasındaki sağlam dengenin de korunduğu anlamına gelir. Ebeveynlerden birinin, diğerinden daha farklı kurallar getirdiğini hissederse bu durumu fazlasıyla esnetebilir.

  • Çocuğun uyku saati
  • Çocuğun uyuma yeri
  • Çocuğun yemek saati
  • Çocuğun beslenme alışkanlıkları
  • Sosyal aktivitelerin içeriği
  • İsteklerin karşılanması

Anne evi ‘’Askeri kamp’’, baba evi ‘’Lunapark’’ haline gelmemelidir. Baba/ anne çocuğun sevgisini ve yaşattıklarından dolayı hissettiği pişmanlığı, gereksiz şımartma ve sınırsız özgürlükle ödemeye çalışmamalıdır.

Çocuğun iki evde de benzer yaşantılar geçirmesi, kıyas yapmaması ve bir tarafı seçmeye çalışmaması çok önemlidir. Bu nedenle anne/baba hangi durumlarda nasıl davranacakları konusunda ortak karar vermelidir.

Anne baba dışındaki bireylerin boşanma sürecindeki tepkileri çocuk üzerinde dikkat edilmelidir; Çocuklar ayrılık kararının ardından derin bir üzüntü yaşayabilir. Bu yüzden de çocukları bu konu hakkındaki duygu ve düşüncelerini paylaşmaya teşvik etmek önemlidir. Duygularını ifade etmesi konusunda ısrarcı ve baskıcı olunmamalıdır.  Bizim boşanacağımızı duymak sana ne hissettirdi?, Bize ne düşündüğünü ne hissettiğini söylemeni istiyoruz,  boşanacağımız için üzgün olduğunu biliyoruz, boşanmamızdan sonra senin hayatında neler değişeceği konusunda endişe yaşıyor olabilirsin gibi cümleler ile hem onun duyguları hakkında konuşmaya teşvik edebilir hem de onun duygularını anladığınızı hissettirebilirsiniz. Haklı ya da haksız olunması bu süreçte bir değişiklik getirmeyeceği için çocuğun yanında konuşulmamasına özen gösterilmelidir. Çocuğun zihninde var olan anne/baba algısının sarsılması ve sorgulanmaması için diğer ebeveyn hakkında konuşulmamalıdır.

Boşanma sonrasında;

Çocuk ebeveynler tarafından mesaj taşıyıcısı olarak kullanılmamalıdır; Ebeveynler birbirlerine iletecekleri haberleri kendi aralarında yapmalıdır. Örn; Babana söyle seni saat 09.00’da yatırsın gibi.

Çocuğa casusluk yaptırılmamalıdır; Çocuk anne baba tarafından diğer ebeveynin yaşantısı davranışları ve düşünceleri ile ilgili sorguya çekilmemelidir.

  • Babanın evini kim temizliyor?
  • Annen akşamları kiminle konuşuyor?
  • Baban ile nereye gittiniz?

Çocuk olumlu tepkiler almak için şımartılmamalı; Taraflardan birinin ya da ikisinin sürekli çocuğun tüm isteklerine izin vermesi aşırı şımartması, eski kuralların kaldırılması ve rüşvete boğması gibi durumlar oldukça sakıncalıdır. Bu davranışlar çocuk tarafından fark edilir ve çocuk bu durumu kullanmaya başlar. Anne ne aldıysa babanın daha fazla alması, baba neye izin verdiyse annenin daha çok izin vermesi gibi durumlar çocukların sınırları bilmesi konusunda olumsuz etki olur.

Çocuğun anne ve babaya farklı zamanlarda aynı soruları sorabileceği unutulmamalı ve birbiri ile çelişkili olmayan cevaplar verilmelidir. Çocuğun yaşı ilerledikçe boşanmaya ilişkin sorular artabilir

BOŞANMA SÜRECİNDEKİ İLİŞKİLER İYİ YÖNETİLDİĞİNDE, SAĞLIKLI VE SAĞDUYULU KARARLARLA DAVRANILDIĞINDA TÜM AİLE BİREYLERİ ÜZERİNDEKİ OLUMSUZ ETKİLERİ EN AZA İNDİRMEK MÜMKÜNDÜR.

Anne/ babasının boşanma konusundaki zaafını keşfeden çocuk;

  • Bir suçluluk duygusundan dolayı anne/babasının pişman olduğunu ve bir gün yeniden barışacaklarını düşünüp umutlanabilirler.
  • Kendi düşündüğü gibi anne/babasının yanlış karar verdiğinden emin olur ve bu durumu yaşattıkları için onlara kızmaya devam edebilirler.
  • Anne/babasının bu esnekliği kullanıp, isteklerini yaptırmak için ebeveynlerini su istimal etmeye çalışabilirler.

Kaynak: Psychology Today.20, Uzm. Pedegog Belgin Temur- Boşanma ve Çocuk,  Çocuğunuzu Anlamak Tuğçe Acaraöz Oğuz.

 

              TED ESKİŞEHİR KOLEJİ ÖZEL ANAOKULU

                       PDR UZMANI

                                  MERVE ÜSTÜN

 

 

 

 

 

formats

TUTUMLAR VE KURALLAR

Tarih 01 Mart 2018, yazar içinde Anaokulu.

ÇOCUKLARA KURAL KOYMA

Çocuğa kural koyarken, her zaman için şu sorunun sorulması gerekir: “Benim belirlediğim bu kural ve uygulama çocuğun gelişimine katkıda bulunuyor mu, bulunmuyor mu?” Çocuk, kendisi için neyin gerekli, neyin daha yararlı ve önemli olduğunu başlangıçta bilemez. Çocukların kişilik gelişimlerinin ilk dönemlerini tamamlayana kadar çeşitli düzenlemelerle hayatlarını güvenli hale getiren ebeveynlere ihtiyaçları vardır. Anne-babalar birtakım kurallar ve sınırlar koyarak çocuğu korumak ve kendisine zarar vermeden iyi alışkanlıklar geliştirerek sosyal uyum için gerekli becerileri kazandırmak durumundadırlar. Çocuğun hayatla ilgili birçok şeyi öğrenmesi ve kendi kendine yetecek hale gelmesi hem anne-babanın doğru yönlendirmesini hem de çocuğa fırsat vermesini gerektirir.

Her anne baba, kurallara uyan toplum içinde uygun davranışlar sergileyen çocuk yetiştirmek ister. Bu nedenle çocuklara uyması için birçok kural koyar; ama bu kuralların neden konduğu, kurallara ne şekilde uyulacağı, uyulmazsa karşılaşacağı sonuçlar çocuklara açıkça belirtilmez. Buna rağmen kurala uymayan çocuk cezalandırılır. Çocuk neden dolayı ceza aldığını anlamazsa ya da bu durum ona açıklanmazsa da cezaya karşılık verir ve davranış problemleri ortaya çıkar.

ÇOCUKLAR İÇİN KURALLAR NE ANLAMA GELİR?

Çocuklar yaşadıkları dünyanın kurallarını anlamaya ihtiyaç duyarlar. Onlardan ne beklendiğini, ne kadar ileri gidebileceklerini ve ileri gittikleri zaman neler olacağını, yani kendi sınırlarını bilmek isterler. Çocuklar sınırlara ihtiyaç duyarlar. Çünkü sınırları belirlenmiş bir dünyada kendilerini güvende hissederler.

Sınırları olan bir çevre, çocuğun kendisi ve dış dünya hakkında bilgiler edinmesine yardımcı olur.

Hayatımızda olup biten her şey tamamen bizim istediğimiz gibi olamaz. Bizim isteklerimiz olduğu gibi, başkalarının da istekleri vardır, düşüncesini benimserler.

Başkalarını düşünmek demek, aynı zamanda kendini düşünmek demektir. Başkalarının haklarına saygı gösterildiğinde, kendi haklarına da saygı gösterilmesini beklerler.

Kurallar herkes içindir ve herkes kurallara uymak durumundadırlar.

KURAL KOYARKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?

İlk olarak ‘’Çocuğumu ne kadar iyi tanıyorum’’ Çocuğum herhangi istenmeyen bir davranışı yaptığında aklından neler geçiyor? Soruları cevaplanmalı.

Uygulanacak kural aile bireyleri tarafından ortak belirlenmeli. Belirlenen kuralların bir form ya da sözleşme haline getirilerek, aile bireylerinin imzalamaları sağlanırsa, kurallara uyma sorumluluğunda artış gözlemlenebilir.

Tutarlılık konusunda önemli bir nokta kuralın her zaman geçerli olmasıdır. Eğer bir kural bazen uygulanıyor, bazen esnetilebiliyorsa bu çocuk için kafa karıştırıcı bir mesaja dönüşebilir. Başlanan ve yarım bırakılan kural ve sınırlar çocukların anne babaya olan güvenini sarsar ve anne babanın yetkinliğine gölge düşürür. Bu tip bir uygulama ile çocuk, evde verilen sözlerin yerine getirilmediğini öğrenir.

Kurallar her zaman anlaşılır ve net olduğu sürece çocuklar için anlamak ve izlemek daha kolay olur.

Kurallar aynı zamanda ebeveyn ve çocuk ilişkilerini tanımlar. « Burada yetkili olan kimdir? Ne kadar ileri gidebilirim? Çok ileri gidersem ne olur? » gibi soruların cevaplarını çocuklar çizilen sınırlar ve koyulan kurallar sayesinde bulunur.

Çocukların yaş ve gelişim dönemleri birbirinden farklı özellik taşıyacağı için kural koyarken çocuğun yaşına ve gelişimine göre olmasına özen gösterilmelidir.

Okul öncesi dönem çocuğunda kural bilinci çok açık ve net değildir. Kurallara uyulduğu ya da uyulmadığında ne olacağı konusunda açıklık getirilmelidir.

Kurallar koyarken anahtar noktalardan biri anne ve babanın çocuğa model olmasıdır. Belirlenen kurala öncelikle kuralı koyan kişilerin uyması gerekir. Örneğin çocuğunuza yatmadan önce diş fırçalaması söyleyen bir anne bu davranışı kendisi yapmıyorsa, çocuğun davranışı yapması beklenemez, çünkü çocuklar çoğunlukla MODEL alarak öğrenirler.

Kurallar konusunda çocuğunuzla güç savaşına girmekten kaçının. Örneğin tekrar tekrar bir şeyi yapmamasını söylemeyin.

Mümkün oldukça az kural konulmalı:  Ne kadar çok kural varsa o kadar çok risk vardır. Bu nedenle küçük yaşlarda kural sayısının az olması gerekmektedir. Bu konuda temel ölçülerden biri ‘’yaşı kadar kural koymak’’ olabilir. 5-6 yaşlarındaki bir çocuk için 5-6 kuraldan fazlasına gerek olmayabilir. Kurallı aile olmak adına çocuk çok sıkılmamalıdır. Kuralsızlık kadar fazla kural koymak da doğru değildir.

Gerek dikkat sürelerinin azlığı gerekse zihinsel becerilerinin soyut kavramları anlamak için yeterli olmayışı nedeniyle çocuklar anne babalarının yaptığı açıklamaları dinlemekte, akılda tutmakta ve anlamakta zorlanabilirler. Bu nedenle fazla açıklama yapmak yerine çocuğa neyin uygun olup, neyin uygun olmadığı kısa ve basit bir şekilde anlatılmalıdır.

Kural koyarken, çocuğun da görüşü alınmalı:    Yetişkinin kendi isteği doğrultusunda kural koyması çocuğun gelişimine katkı sağlamaz. Aksine ilişkideki kuralları hep yetişkin koyuyorsa, çocuğun değerlilik duygusu engellendiğinde öfke duygusu beslenmiş olur. Kuralları çocuğunuzla paylaşmak için bir aile toplantısı düzenleyebilirsiniz. Bu toplantıda çocuğunuz da istediği kuralları paylaşabilir. Aile içinde ona da söz hakkının tanınması, kuralları benimsemesi için oldukça önemlidir. Kuralları önceden belirlemeniz ve çocuğunuzla hangi kuralın ne zaman geçerli olduğunu konuşmanız gerekir. Böylece anne babanın beklentileri karşılıksız kalmaz.

Kuralların nedenleri açıklanmalı: Çocuğun kurallara uyması isteniyorsa bunun nedenleri açıkça anlatılmalı.

Kurallar tabulaştırılmamalı: İhtiyacı karşılamayan ya da çocuğun gelişimini desteklemeyen kurallar değiştirilmelidir. Sonuçta bir kuraldan beklenen, ilişkileri düzene koymak kaliteyi artırmaktır.

Kurallara uyulduğu süreç içerisinde sürekli ödüllendirilmemeli: Çocuk kurala uydu diye ödüle gerek yoktur. Yapılan her olumlu davranıştan sonra ödül vermek, verilen ödülün değerini azaltır.

Çünkü kurala uymak bir sorumluluktur. Ancak yeni bir kural konmuş ve bu kurala alışılması için zamana ihtiyaç varsa belirli ölçülerde ödüllendirme yapılabilir. Örneğin; Dikkat ettim birlikte koyduğum kurala uyuyorsun, buna çok sevindim. Kurallara uymaya çalıştığını fark ediyorum ve buna seviniyorum ya da bir hafta boyunca akşam yemeğinde sofraya oturup yemek yiyen bir çocuğu,  hafta sonu yemeğe götürerek ödüllendirmek doğrudur; ama her akşam yemekten sonra ona çikolata vermek doğru değildir.

Çocukların davranışlarını sebepsizce sınırlamak da doğru değildir Bu, özellikle küçük çocuklarda gözlenen bir durumdur. 1-3 yaş arasındaki çocuklar çevreyi keşfetme çabası içinde oldukları için, her şeye bakmak, her yere gitmek isterler. Genelde anne babalarda onların her yaptıklarına hayır yapma, alma, gitme gibi tepkiler verip, onları durdurmaya çalışırlar.

Unutmayalım ki, kurallar sadece çocuklar için değil, anne babalar için de geçerli olmalıdır.

Çocuğa konulan kurallar konusunda diğer aile bireyleri de bilgilendirilmelidir. Aile büyüklerine kurallar, ödül ve cezalar ile ilgili bilgi verilmeli. Aksi halde çocuklar her bireye göre farklı davranış geliştirecek onların tutum ve davranışlarını kendi istekleri doğrultusunda kullanacaktır.

ÇOCUĞUNUZ KOYDUĞUNUZ KURALLARA UYMUYORSA;

Kurallara uyulmadığı durumlarda, kimi zaman görmezden gelme kimi zaman küçük hatırlatmalar yapma kimi zaman da kurallara neden uyulmadığı konusunda konuşmalar yapma gibi yöntemler denenmelidir. Eğer bunlar etkili olmuyorsa o zaman küçük mahrum bırakmalar yapılmalıdır. Örneğin bir sonraki etkinlik/oyun süresinde azaltma, yapılacak bir plandan vazgeçme)

Kuralı tekrarlarken, “lütfen, rica etsem” gibi sözcükler yerine, kararlı ancak sert olmayan bir ses tonu ile, “…….yapmanı bekliyorum” gibi cümleler kullanmayı deneyin.

Kuralı tekrarladıktan sonra, çocuğunuz hala uymayı reddediyorsa, Örneğin; “Peki, üstüne hırkanı giymediğin ve hava çok soğuk olduğu için, bu şekilde dışarı çıkmıyoruz” diyerek, davranışının sonucunu yaşamasını sağlayın.

Kurallara uymamak bazen anne babaya karşı tavır, bazen ilgi ihtiyacı, bazen ise uygun olmayan ebeveyn tavırlarından kaynaklanabilir. Bu nedenle, sorunun esas çözümü, çocuk kurala uymadığı anda değil, genel hayatında yapılacak düzenlemelerdedir.

Kuralları öğrenen çocuk;

Düşünerek kurallara uygun davranma becerilerini geliştirecek.

Hareketlerinin doğuracağı sonucu algılayacak.

Okul ve okul dışında başarılı olmasını sağlayacak bilgi ve kuralları öğrenecek.

Herkesin uyduğu ortak kurallara göre davranacak.

ÇOCUĞUNUZA;

Örnek olmak.

Çocuğunuza seçme şansı vermek.

Konuşurken ben dilini kullanmak.

Doğru davranışı zamanında övmek.

Gerçekten gerekliyse ve kararlıysanız HAYIR demek.

Aynı fikirde olmadığınız zamanlarda saygı gösterip pozitif öneriler sunmak.

Bağımsızlık duygularını destekleyerek sorumluluk almaları konusunda fırsatlar yaratmak etkili bir iletişim için dikkat edilmesi gereken en önemli noktadır.

KAYNAK: Mackenzie, R.J. ”Çocuğunuza Sınır Koyma” , Yard. Doç. Dr. Oktay AYDIN

 

 

TED ESKİŞEHİR KOLEJİ ÖZEL ANAOKULU

                                PDR UZMANI

                                  MERVE ÜSTÜN

formats

KİTAP OKUMANIN SAATİ OLUR MU? DOĞRU KİTAP SEÇİMİ NASIL YAPILIR?

Tarih 15 Ocak 2018, yazar içinde Anaokulu.

silhouettes-of-a-tree-and-a-man-on-a-book_1232-292

KİTAP OKUMANIN SAATİ OLUR MU?

DOĞRU KİTAP SEÇİMİ NASIL YAPILIR?

Çocukların erken dönemde kitapla tanışmaları onların kitap dostu yetişkinler olarak büyümesini sağlayacaktır. Günümüzde çocuk edebiyatı, edebiyatın ötesine geçmiştir. Çocuk edebiyatının ötesinde ‘’çocuk yayıncılığı’’ olarak söylemek daha doğru olacaktır. Çocuğa yönelik yayınlar çok çeşitli araçlar ile sunulmaktadır. Bunlar; masal, hikâye, bilmece, çizgi roman vb. gibi kitaplar ile karşımıza çıkmaktadır. Çocuk yayınlarında içerik, biçim, dil ve anlatım bakımından belirli kuralların bulunması gerekir. Çocuğa okunan kitaplar, kişiliğinin temellerine katkı yanında öğrenme isteğini ve merakını tatmin etmeye, kavram gelişimine, soru sormaya teşvik etmeye yardımcı olmalıdır. Aynı zamanda birlikte kitap okuma çocukla anne-baba arasında iletişim kurulmasında da yardımcı olur. Çocuklar için kişilik oluşturmada duyguları, değer yargılarını ve anlayış tarzlarını geliştirir.

KİTAP SEÇİMİNDE ÖNEMLİ NOKTALAR

  •   Birkaç hikâyenin iç içe olduğu kalın kitaplar olmamalı.
  •   Kapak resimleri canlı, çekici ve kitabın içeriğiyle uyumlu olmalı.
  •   Sayfalar dayanıklı ve kalın olmalı.
  •   Kitaptaki yazılar ve resimler ayrı sayfalarda olmalı.
  •   Ana karakterlerin görseli sayfada anlaşılır bir şekilde gözükmeli.
  •   Harfler gözü yormayacak büyüklükte 20-24 punto gibi, süslü olmayan düz yazı şeklinde yazılmış olmalı.
  •   Resimler anlatılanlar ile benzer olmalı, gerçeklikten uzaklaşılmamalı.
  •   Hayal gücünü geliştiren konuların önemli olduğu, tanıdık durumların anlatıldığı, nesneleri sınıflandırabileceği nitelikte olmalı.

Okul öncesi çocukları için hazırlanan kitaplarda her sayfanın ¾’ü resim, 1/4’ü yazıyla ayarlanmalı.

Kitap alırken çocuğun fikri sorulmalıdır. Onun istediği kitaplar alınmalı, okumaya zorlama değil teşvik olmalı.

Az sayıda kahraman olmalı.

Pahalı olması iyi bir kitap olduğu anlamı taşımaz.

DİL YÖNÜNDEN

  •   Kitaplarda somut anlatımlara yer verilmeli.
  •   Anlatımlarda çocukların anlayış güçlerine, yaş ve yaşam düzeylerine uygun kavramlar kullanılmalı.
  •   Cansız eylemlerden çok, canlı eylemler tercih edilmeli.
  •   Çocuklara okuma zevk alışkanlığı kazandırıcı olmalı.
  •   Konular ilgi çekici, eğlendirici ve düşündürücü olmalı.
  •   Olayın kahramanı yenilmemeli, kaybetmemelidir. Bu durum onların olumsuz duygu yaşamalarına neden olabilir. ‘’Çocukların yenilgiyi kabul etmekte zorlandıkları unutulmamalı.’’

 

RESİMLER İLE İLGİLİ ÖZELLİKLER

Çocuk kitaplarındaki resimler birçok işlevi birden karşılar. Çocuğun estetik beğenisini geliştirmenin yanı sıra okurken dikkatini dağıtacak tasvirlerin resimle anlatılması çocuğun yorum gücünü geliştirir, olayların hızla gelişmesini sağlar ve sonuçta okuma alışkanlığı kazandırmaya yardımcı olur.

  •   Resimler kolay yorumlanabilmeli, kahraman ve figürler hareket halinde olmalı, olaylar hızlı bir şekilde gelişmelidir.
  •   Uzun betimlemeler çocuğun dikkatini dağıtacağından dolayı, kitap alırken bunlara dikkat edilmeli.
  •   Çocuğun güven, sevgi, iyilik, güzellik, cesaret, hoşgörü, sorumluluk, gerçeklilik gibi duyguların gelişmesine yardımcı olur nitelikte olmalı.
  •   Çocuğun gerçek yaşamla bağlantı kurmasına yardımcı olmalı.
  •   Gözlem yeteneğini keşfederek geliştirme olanağı sunmalı.
  •   Resim ya da şeklin metindeki düşünce ve olayların yorumunu yapabilir olmalı.
  •   Resimlerle metin üst üste gelmemeli.
  •   Çocuğun alıcı dil ve ifade edici dil gelişimini destekler, kelime dağarcığını zenginleştirir, dili etkin ve düzgün bir şekilde kullanmasını sağlamalı.
  •   Resimli kitaplar çocuğun hayal gücünü geliştirir nitelikte olmalı.

ÇOCUKLARA KİTAP OKURKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?

  • Kitaplar, öyküler öncelikle bir bütün olarak okunmalı.
  • Öykünün akışına uygun olarak ses tonu ayarlanmalı. ( Örneğin; Kurt konuşurken kalın ve yüksek ses, büyükanne konuşurken ince ve alçak ses tonu vb.)
  • Öykünün kapak resmine bakarak ‘’SENCE KİTABIN İSMİ NE OLABİLİR?’’ diye sorulmalı.
  • Kitap üzerindeki yazılara dikkat çekebilirsiniz, kapaktaki yazı ve içerikteki yazı arasındaki fark üzerinde konuşulabilinmeli.
  • Kitap okurken çocuk ile diyalog kurabilir, anladıklarını anlattırabilirsiniz.
  • Her kitabın bir yazarının olduğu, baskı yılı, basım yeri hakkında konuşabilirsiniz.
  • Kitap, çocuğa baştan sona ve resimler gösterilerek okunmalı.
  • Öyküyü okuduktan sonra öyküde adı geçen olay ve öykü kahramanları ile ilgili öyküyü hatırlamasına yönelik sorular sorulmalı. (Ayıcık topu bulamadığında ne yaptı? Annesi ayıcığa ne söyledi? Vb.)
  • Öykünün gelişme bölümü tamamlandıktan sonra yarım bırakarak çocuğun devam etmesini istenmeli.

ÇOCUĞA OKUMA ALIŞKANLIĞI KAZANDIRMAK İÇİN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ

Çocuklara okuma alışkanlıkları kazandırmak için önemli olan çocuklara öğüt vermek değil model olmaktır. Anne babasının ya da öğretmenlerinin kitap okuduğunu görmek çocuğa sözel olarak kitap okuması gerektiğini söylemekten daha etkilidir.

  •  0-6 yaş erken çocukluk döneminde kitap okuyarak okumaya ilgi oluşturmak
  •  Düzenli dergi okunması konusunda alışkanlık kazandırmak.( abone olup çocuğunuzun adına gelen dergiler.)
  •  Çocuğun odasında ona göre oluşturulmuş kitaplık olması.
  •  Birlikte kitap almak, kitapçıları dolaşmak çocuğunuzun kitap okuma alışkanlığı kazandırmasında iyi bir model olacaktır.

UNUTMAYIN

  •   Okul öncesi dönemdeki çocuklar çeşitli öykülerin yer aldığı kitaplardan hoşlanır.
  •   Okul öncesi dönemdeki çocuklar alfabe ve rakamların olduğu kitaplardan hoşlanır.
  •   Okul öncesi dönemdeki çocuklar aile, arkadaşlar ve okula gitmekle ilgili kitaplardan hoşlanır.
  •   Çocukların size öykü anlatmasına izin verin.
  •   Çocukların dikkat odaklanma süreleri kısa olduğu için kitap okuma zamanları da kısa süreli olabilir.
  •   Sadece çocuklar değil yetişkinler de okunan kitaptan zevk almalıdır.
  •   Kitaplardaki ana düşünce ders biçiminde değil, düşündürücü nitelikte olmalıdır.
  •   Okul öncesi dönemde kitap alışkanlığı kazanan öğrenciler yaratıcı ve eleştirel düşünme becerilerine katkı sağlamaktadır.

YAPMAK ZORUNDA OLDUĞUNUZ İŞLER ZAMAN ZAMAN SİZİN İÇİNDE CAN SIKICI DEĞİL Mİ?KİTAP OKUMANIN SAATİ VE ZORUNLULUĞU OLURSA, O DA CAN SIKICI OLUR MU? PEKİ KİTAP OKUMANIN SAATİ OLUR MU?

  • Uyumadan önceki yarım saat kitap okuma saatidir.
  • 20 dakika erken uyanıp kitap okumak kuralımızdır.

YA DA

  • Öğle arasında
  • Yolculukta
  • Çay kahve molasında

TERCİH SİZİN

OKULÖNCESİ DÖNEMİNDEKİ ÇOCUKLARA SESLENEN KİTAPLARDAN ÖRNEKLER;

  • Doğum günü hediyesi, Behiç AK
  • Kırmızı Fil’i Gördünüz mü?, Ferit AVCI
  • Uyuzgezer Fil, Behiç AK
  • Ben Bir Çizgiyim, Ümit ÖĞMEL
  • Küçük Mor Balık, Ayla ÇINAROĞLU
  • Söyle Anne Ben Neden Varım?, Oscar Brenıfıer, Delfine DURAND
  • Suların Sessizliği, Jose SARAMAGO
  • Bekçi Amos’un Hastalandığı Gün, Philips C. STEAD
  • Balık Tutma Dersi, Heıncrich BÖLL ve Emile BRAVO
  • Aç Tırtıl, Eric CARLE
  • Bilmecelerce ABC, Can GÖKNİL
  •  Bahçıva Köstebek ve Uçan Karınca Kıvırcık, Aysun BERKTAY ÖZMEN
  • Bilyeler, Behiç AK
  • Küçük Ayının Uzun Yolculuğu, Yalvaç URAL
  • Yüzyüz, Leo LIONNI
  • Balığım Şiir Yazdı, Mavisel YENER ve Aytül AKAR
  • Bi Fikirle Ne Yaparsın?, Kobi YAMADA
  • Çok Hayal Kuran Çocuk, Şermin YAŞAR
  • Nokta, Peter H.REYNOLDS
  • Pöti, Gökçe GÖKÇEER

OKULÖNCESİ DÖNEMİNDEKİ ÇOCUKLARA YÖNELİK ‘’DOĞRU KİTAP’’ BASAN YAYIN EVİ ÖRNEKLERİ

  • Yapı Kredi Yayınları
  • İş Bankasın Kültür Yayınları
  • Elma Çocuk
  • Pearson
  • Red House Kidz
  • Gün ışığı
  • Mavi Bulut Yayınları

ANAOKUL PDR UZMANI

MERVE ÜSTÜN

 

 

formats

YARIYIL TATİLİNİ NASIL DEĞERLENDİRELİM?

Tarih 12 Ocak 2018, yazar içinde Ortaokul.

images (3)

YARIYIL TATİLİNİ NASIL DEĞERLENDİRELİM?

Tatil dönemine giren öğrencilerimize ve velilerimize “Sömestri tatilini nasıl değerlendirmeliyiz?”, “Sömestri, sadece tatil ile geçirilecek bir zaman mı olmalı?”, “İkinci döneme hazırlık yapmalı mıyız?” bulunmak istiyorum.

HOŞGELDİN YARIYIL…

ÖĞRENCİLERE YARIYIL TATİLİ İÇİN GENEL ÖNERİLER

PLAN YAPIN Öncelikle kendinize bir tatil planı hazırlayın. Tatilde neler yapacaksınız bir düşünün. Neyi ne zaman ne kadar yapacaksınız? Planlayın ve tatilinizi sonuna kadar değerlendirin.

DERSİ BIRAKMAYIN İlk dönem okulda gördüğünüz konulardan eksiklerinizi belirleyip o konulara yoğunlaşın. Yoğunlaşın derken yoğun bir ders çalışmadan bahsetmiyorum korkmayın. Sizi fazla sıkmayacak kadar az, fakat size faydası dokunacak kadar da çok. Bunu siz belirleyebilirsiniz.

KİTAP OKUYUN Kitap okumak anlama kabiliyetinizi, hayal gücünüzü, kültürel bilginizi, fikir yürütme becerilerinizi geliştirir. Aynı zamanda kitap okumak okuldaki başarınıza da olumlu etki edecektir. Bunlardan yoksun kalmak kim ister ki?

AİLENİZLE VAKİT GEÇİRİN Tatilin sizin eve kavuşmasının yanında ailenizle çok güzel vakit geçirmenize ortam hazırladığını unutmayın. Ailenizle sinemaya, tiyatroya, müzeye veya başka bir faaliyete gidebilirsiniz. Annenize yardımcı olabilir, babanızla birlikte oyun oynayabilirsiniz. Artık bunlar sizin hayal gücünüze kalmış.

 

TATİLDE NASIL DERS ÇALIŞILMALI?

Her öğrenci kendi durumuna göre bir çalışma stratejisi belirlemelidir. Günün, haftanın ve yarıyıl tatilinin sonunda ulaşılması düşünülen yeni hedefler belirlenmelidir. Bu hedefler öğrencinin çalışma isteğini kamçılayacak nitelikte olmalıdır.

Bu dönem içinde uygulanabilecek

4 temel strateji vardır. Her öğrenci kendi

durumunu gözden geçirip, kendine göre bu

uygulamalardan birini yapmalıdır.

1. Konu tekrarı yapmak:

İnsan öğrendiklerinin %75’ini bir hafta içerisinde, %66’sını bir gün içerisinde, %54’ünü de bir saat içerisinde unutur.

Unutmayı önlemenin en iyi yolu yapılan

tekrarlardır. Özellikle geçmiş konulardan

çok fazla hatası çıkan öğrenciler genel

tekrara ağırlık vermelidir.

 2. Eksik kalan konuları tamamlamak:

Konu eksiği fazla olan, konuları yetiştirememe korkusu yaşayan öğrenciler, bu tatilde önceliği eksik konularını tamamlamaya ayırmalıdır. Çünkü ikinci dönem, hem zamanın daha kısa olması hem de bahar mevsiminin gelmesi ve sıcakların başlamasıyla birlikte ev dışının daha cazip olması nedeniyle öğrenci için güçlük oluşturabilecektir.

3. Yeni konular çalışmak:

Konu eksikleri olmayan ve çalıştığı konulardan çok az soru kaçıran öğrenciler bu stratejiyi kullanabilirler.

4. Kitap Okumak:

Öğrenciler için tatil, kendilerini geliştirmek için de çok iyi fırsattır. Bireyin kendini geliştirmesini sağlayacak en önemli etkinlik kitap okumaktır. Öğrenciler tatil boyunca bol bol kitap okuyacak vakte sahip olurlar. Kitap

okumaya karşı ilgisi olmayan öğrencilerin kalıcı başarıları yakalaması çok zordur. Ayrıca tatilde kitap okumaya başlamak böyle bir alışkanlığa sahip olmayan öğrenciler için bu alışkanlığı kazanmaları, kitap okumanın keyfini yaşamaları açısından bulunmaz bir fırsattır. Bundan dolayı kitap okumak, iyi bir tatil programının olmazsa olmazlarındandır.

ANNE-BABALARA  YARIYIL TATİL ÖNERİLERİ

Anne baba olarak çocuğunuzu, önce sizin çocuğunuz olduğu için koşulsuz sevdiğinizi bilmeye ihtiyacı var onlara sevginizi gösterin.Sevginizi akademik başarılarıyla koşulamayın. Yeteneklerini ve becerilerini ön plana çıkararak onla gurur
duyduğunuz gösterin. Örneğin çocuğunuz çok iyi bir sporcudur; çok iyi yüzüyor olabilir. Aile ziyaretlerine gittiğinizde,
misafirleriniz geldiğinde çocuğunuzun okul başarısı yerine, ne kadar iyi yüzdüğünden bahsedebilirsiniz.
Eğer henüz çocuğunuzun bir yeteneğini keşfetmediyseniz, yeteneklerini keşfetmek için çeşitli hobi kurslarına gönderin. Bu
hem çocuğun sosyalleşmesine, hem de öz güveninin yükselmesine yardımcı olacaktır.

ORTAOKUL REHBER ÖĞRETMENİ

EZGİ AZİZOGLU