TED ESKİŞEHİR KOLEJİ PDR BLOG SAYFASI - Eğitimde Bir TÜRKİYE Markası!
Facebook Twitter YouTube
formats

BEYİN VE ÖĞRENME

Tarih 03 Mayıs 2023, yazar içinde Bültenler, Genel.

İnsanlığın var olduğu tarihten bu yana düşünme ve öğrenme arasındaki bağlantıyı açığa çıkarmak adına birçok araştırma yapılmıştır. Yapılan bu araştırmaların sonucunda insanların algılama, düşünme ve öğrenme yöntemleri arasında birden fazla farkın olduğu ortaya çıkmıştır. Bu farkların en önemlisi, her bireyin beyin yapısının farklı şekillerde algılama ve öğrenme sistemine sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Bakıldığında, bireylerin zihninde yaşadıkları olay veya durumlarla ilgili hissedilen duyguların, görüntülerin veyahut seslerin ön plana çıktığı görülür. Bu durumda bireyler, yaşanılan bu olayları kendilerinde ön plana çıkan yanlarıyla algılar ve en önemlisi zihinlerinde tekrar canlandırır. Bilgiyi meydana getiren unsur ise zihindeki olaylarla ilgili düşüncelerimizdir. Her birey kendine özgü anlamlandırma ve yorumlama yeteneğine sahiptir. Bu, bireylerin öğrenme ve hatırlama mekanizmalarının farklı olmasından kaynaklanmaktadır. Bireylerin öğrenme ve hatırlama mekanizmalarını yani beynin nasıl öğrendiğini bilmeleri, öğrenmelerini kolaylaştırır. Böylece hatırlamanın çok daha sağlam zemine oturtulması sağlanır.

Beynimizin orta beyin kısmında bulunan hipokampus hafızanın merkezi konumundadır. Bilgilerin kalıcı hafızaya geçip geçmeyeceğine karar veren bölümdür. Beyin, yalnızca uyanıkken değil, uyunulan sürede bile bilgi toplamaya devam eder. Bu bilgiler hipokampusta saklanır. Saklanılan bu bilgiler kısa süreli belleğe ya da bilinçli olayların gerçekleştiği çalışan hafızaya gönderilir. Kısa süreli bellekte bu bilgiler otuz dakika kalır. Eğer bireyler isterse bu bilgi uzun süreli belleğe aktarılır ve burada kalması için “yirmi dört saat” içinde bu bilginin tekrar edilmesi gerekir.

İlgi duymadığımız, önemsemediğimiz, merak etmediğimiz olaylarda beyin kayıt işlemini gerçekleştirmez. Bu durum duyguların harekete geçirilmemesinden kaynaklanır. Duygular uyandığında ise hipokampus hareketlenmekte ve kortekse kayıt tamamlanmaktadır. Korteks dediğimiz kavram, beynin merak eden, düşünen, konuşan, öğrenmenin, zekanın, hafızanın oluştuğu bölümü teşkil eder ve kapasitesi sınırsızdır. Dış dünyayla sürekli iletişim halindedir. Bireyin dikkatini çeken, önemsediği, merak ettiği bilgiler böylece hipokampus aracılığıyla beyin korteksi üzerine kaydedilmektedir.

Bilgiler hafızamıza nasıl yerleşir dediğinizi duyar gibiyiz. Bunun iki farklı yolu vardır. Birincisi bilgiler okuyarak, dinleyerek ya da ezber yaparak hafızamızda yer edinir. İkincisi ise kendiliğinden keşfedilerek, denenerek öğrenilir. Bu öğrenmelerin ilki sol beyni çalıştırırken ikincisi sağ beynin aktif olarak kullanılmasını sağlar. Her ikisinin aynı zamanda kullanılması öğrenmeyi daha etkili kılmaktadır. Bu sebeple günlük hayatta birini köreltmek yerine bu iki parçanın da aktif kullanılması gerekmektedir.

Peki neden beyin temelli öğrenme önerilir? Gelin, birlikte inceleyelim.

Beyin temelli öğrenme, bireyin bilgiyi hazır almasından ziyade kendisinin çabalayarak aktif bir şekilde almasına ortam sağlar. Geçmiş yaşantılarla ilişkilendirilerek beynin aktif tutulması; bireyleri düşünmeye, araştırmaya, yeniliğe sevk eder. Böylece beyne dayalı öğrenmelerde karar noktasında beynin doğası göz önünde bulundurulur. Beynin yapısı bilindiğinde, tüm bireylerin öğrenme becerileri artış sağlar. Bu sayede bireyler beyni anlayarak, yapı ve işlevlerini aklında tutarak öğrenme kabiliyetini çok daha rahat yönetme imkanına sahip olacaktır.

İnsan beyni, eş zamanlı olarak çalışır. Bu beynin paralel bir işlemci olmasından kaynaklıdır. Duygu ve düşünce gibi farklı işlevler beyinde aynı zamanda işlem görür. Öğrenme de diğer fizyolojik olaylardan bir tanesidir. Bunu kolaylaştırmak veya zorlaştırmak bireyde başlayıp biten bir durumdur. Ve beyin, öğrenme yoluyla kendisine ulaşan verilere sürekli anlam yüklemeye çalışmaktadır. Anlam yükleme, örüntüleme yoluyla olur. Beyin, bir bakımdan etrafındaki örüntüleri ortaya çıkarmaya çalışan bir sanatçı gibi emek verir. Etkili bir öğrenme için anlamlı ve birbiriyle ilişkili bir örüntü oluşturmak son derece önemlidir. Öğrenme, kasıtlı ve kasıtsız süreçlerden oluşur. Bir öğrenme ortamında bilinçli olarak farkına vardığımız şeylerden çok daha fazlasını öğrendiğimize çoğu zaman tanık oluruz. Bu beynin öğrenmeye son derece açık olduğunu bizlere kanıtlar.

Ve son olarak… Hiçbir beyin diğerine benzemez. Tıpkı parmak izlerimiz gibi…

Her şeyden önce bilmemiz gereken en önemli şey beynimizin benzersiz olduğudur. Doğru yerde, doğru zamanda, doğru bir beyin kullanımıyla öğrenilemeyecek hiçbir bilgi yoktur.

TED Eskişehir Koleji Özel Anadolu Lisesi

Psikolojik Danışmanı ve Rehber Öğretmeni

ECE SEVİNÇ

formats

ERGENLİK DÖNEMİ ÇOCUKLARIMIZLA İLETİŞİM

Ergenlik dönemi sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal, zihinsel ve sosyal gelişimin yoğun bir şekilde yaşandığı bir dönemdir. Genellikle 11 yaş civarlarında başlasa da, herkeste bireysel olarak farklıdır. Kimi çocuk daha erken, kimisi daha geç bu döneme girer.

Burada en önemli gördüğümüz noktalardan birisi ergenliğin olduğu gibi ve normal karşılanmasıdır. Ergenliğin aileler tarafından önemsenmemesi, geçiş dönemini sancılı atlatmanıza sebebiyet verecektir. Bu sancılar kimlik kazanımı aşamasındaki bireyin hayatını olumsuz etkileyecektir. Ergenliğin abartıyla karşılanması da çocuğunuzda ergenliğin farklı şekilde kullanılmasına sebebiyet verecektir. Örneğin kapıyı sertçe vurup çıkma davranışını normalleştirip ‘zaten ben ergenim’ demesi gibi.

Ergenlerin dünyasına gelin hep beraber bir göz atalım.

1-Arkadaşlarının düşünceleri sizinkinden daha değerlidir.

Genellikle ilk ergenlik belirtilerinden biri çocukların ebeveynlerinin yanındaki davranışlarının değişmesidir. Anne babalarından daha fazla ayrı zaman geçirmeye, bağımsız davranmaya başlarlar. Çevrelerindekilerin, özellikle de yaşıtlarının onları nasıl gördükleriyle fazlaca ilgilenmeye başlarlar. Karar alırken yaşıtlarının, arkadaşlarının ne düşündükleri, anne-babalarının düşüncelerinden daha fazla önem taşımaya başlar. Yeni imajlar, yeni kıyafetler denemeye, arkadaşları ve kendi aralarındaki farklılıkları fazlaca incelemeye başlarlar.

2-Ergenler sizden uzaklaşmaya başlayabilir.

Aileler, genellikle çocuklarının neden bu kadar değiştiğini, neden her şeye itiraz ederek sürekli her şeyi sorguladığını ve kendilerinden neden uzaklaştıklarını merak ederler. Ergenliğin en temel hedefi bağımsızlığını kazanabilmektir. Bu sebeple ergenler, ebeveynlerinden uzaklaşmaya başlarlar. Ayrıca bu dönemde soyut düşünme becerileri geliştikçe, hayatı sorgulamaya ve kendi bakış açılarına göre tekrar anlamlandırmaya çabalarlar. Bu sebeple de ergenler daha önce uyum sağladıkları kurallara itiraz etmeye başlarlar ve kendi fikirlerini göstermeye istekli olurlar.

3-Duygusal iniş çıkışlara sahiptirler.

Ergenliği yaşayış şekli, yaşanan sıkıntıların şiddeti, yaşanan sorunlarla başa çıkma şekli her çocuk için farklıdır. Duygusal gelgitlerin sıklıkla yaşandığı bir dönem olduğu için, anne-babayla çatışmalar yaşanması normaldir. Aileler için önemli olan bu çatışmaları doğru bir şekilde yönetebilmeleri, çocukları ile güven içerisinde sağlam bir iletişim kurabilmeleridir. Sağlam, destekleyici aile ilişkileri, çocukların bu dönemde daha az problem yaşamasını sağlar.

Unutmayın, ergenlik dönemi her çocuk ve her ailede farklı yaşanır. Farklı olmayan tek şey, bu dönemde çocuğunuzun sizin ilginize ve sevginize çok fazla ihtiyacı olduğudur. Sizin anlayışlı tavrınız, desteğiniz çocuğunuz için çok büyük önem taşımaktadır. Bu dönemde, onu anlamaya çalışın. Kendi ergenlik yıllarınızı düşünün. Bunları hatırlamak, bu süreçte sizi neler bekleyebileceğini anlamanızı sağlayacaktır. Sizin desteklerinizle sağlıklı bir ergenlik dönemi geçirmeniz dileğiyle.

                                                                                  TED Eskişehir Koleji Özel Ortaokulu

                                                                            Psikolojik Danışmanı ve Rehber Öğretmeni

                                                                                            ARZU HACIOĞLU

formats

11. Sınıf Öğrencileri YKS Hazırlık Sürecinde Nasıl Ders Çalışmalı?

Tarih 24 Ocak 2023, yazar içinde Genel.

Birçok kez öğretmenlerinizden, ailenizden duymuşsunuzdur “Sınav 11. Sınıfta kazanılır.” cümlesini. Peki ama neden? Çünkü 11.sınıfta aslında artık öğrenciler YKS’nin yaklaştığının farkında olsalar da 12.sınıf öğrencileri kadar yüksek bir sınav stresine kapılmadan, rahat bir yıl geçirerek bir yandan da artık ders çalışma tempolarını hızlandırırlar. Her ne kadar 11.sınıfta bilinçli öğrenci sayısı bir hayli çok olsa da çoğu öğrencinin aklında nereden çalışmaya başlamam lazım, günde kaç saat ders çalışmalıyım gibi pek çok soru işareti oluyor.

 

Peki ders çalışmaya ne zaman başlanmalı? Bu sorunun cevabı aslında her öğrenci için farklılık gösterebiliyor. Bir sonraki sene sınava gireceğinizi düşününce ne kadar erken çalışmaya başlanırsa o kadar iyi olacağı inancı yaygınken, bazı öğrenciler için de uzun süreli bir çalışma temposunu koruyabilmek zor olabiliyor. Ancak hedefi yüksek bir sıralama yapmak isteyen öğrencilerin 11.sınıfın başlarından itibaren günlük düzenli olarak belirli sürelerde ders çalışma alışkanlığını kazanması, zorlu rakipleriyle yarışabilmek adına oldukça önemli olacaktır. Yalnızca 12.sınıfta ders çalışmaya başlayan öğrencilerin konuları yetiştirememe kaygısı ve tüm stresi tek bir seneye sığdırmasını da göz önünde bulundurduğumuzda çok bunaltıcı hale getirmeden düzenli olarak uygulanan bir ders çalışma programı sizi hedeflerinize ulaştırma noktasında oldukça verimli olacaktır. Sosyal medya kullanımı, teknolojik araçlarla geçirilen süre gibi konularda aniden yapılan keskin değişiklikler yerine, alışkanlıkları yavaş yavaş bırakmak ders çalışma düzeninin sizler için sıkıcılıktan uzaklaşmasını sağlayabilir.

 

11.sınıfta çalışmaya başlayalım, ama nereden? Daha öncesinde hiç görmediğiniz AYT konularını öğrenmeye çalışmak yerine, 9.ve 10.sınıfta temellerini attığınız TYT konularını tekrar etmek daha mantıklı olacaktır. Ancak AYT’nin büyük bir kısmını oluşturan 11.sınıf konuları da bu noktada göz ardı edilmemeli, TYT konuları ile birlikte 11.sınıf konuları da dengeli bir şekilde, konular işlendikçe mutlaka içselleştirilerek kalıcı bir şekilde öğrenmeye çalışılmalıdır. 12.sınıfa geldiğinizde yeni göreceğiniz konulara daha fazla zaman ayırabilmek adına 11.sınıf konularını eksiksiz bitirmeniz faydalı olacaktır. Çünkü AYT sınavı tamamen bilgi ölçmeyi amaçlayan bir sınav ve dolayısıyla çok çabuk unutulabilen konulardan oluşmakta. Bu yüzden bu konuların temelini ve bağlantı kurulabilecek konularını halledip kalanını son sınıfa bırakmak en iyi tercih olacaktır.

 

Ders çalışma programı hazırlarken ise kendinize çok katı kurallar koymamalı, bireysel odaklanma sürenizi ve öğrenme hızınızı dikkate alarak bir program hazırlanmalıdır. Bu noktada tabii ki sizin için en doğru çalışma düzenini oluşturmak adına okul psikolojik danışmanınızla birlikte hareket edebilirsiniz.

Etiketler: , ,
formats

BİLİNÇLİ TEKNOLOJİ KULLANIMI

Tarih 29 Aralık 2022, yazar içinde Genel.

BİLİNÇLİ TEKNOLOJİ KULLANIMI
İnternetin ve dijital teknolojilerin olmadığı ya da çocuklarımızın onlara kayıtsız kalmadıkları bir dünyanın imkansız olduğu bir dönemdeyiz. Dolayısıyla doğru olan, interneti ve dijital teknolojileri yok saymak değildir. Bununla beraber çocuklarımız ve gençlerimiz internet ve dijital teknolojileri kullanma noktasında bizim yardım ve desteğimize ihtiyaç duyarlar.
Çocuklarımızın ve gençlerimizin gelişimlerini sağlıklı bir şekilde sürdürebilmeleri ve psikolojik sağlıklarını koruyabilmeleri açısından internet bağımlılığıyla ilgili bizim farkındalığımız oldukça önemlidir.
Bu dönemde sanal dünyada karşılaşabilecekleri ya da yaşayabilecekleri sorunlar ve
zorluklar karşısında ise bizi yanlarında bulamamaları sadece bugün değil belki ömür boyu devam edecek zararlara ve pişmanlıklara sebep olabilir. Bu sebeple internet ve dijital teknolojiler konusunu da çocuğumuzla ilgili sorumluluklarımızdan birisi olarak gündemimizde tutmamız olası sorunların önüne geçecektir. Bu konuda özellikle aşağıda yer alan konulara dikkat etmemiz yerinde olacaktır.
Sadece zarar değil:
İnternet ve dijital teknolojiler çocuklarımızın hayatını zenginleştirebilir, kolaylaştırabilir, renklendirebilir. Kendilerini geliştirmede başka türlü elde edilmesi çok zor veya belki imkânsız olacak olanaklar sunabilir. İnternet ve dijital teknolojiler konusunda sorun onların kullanılması değil, faydasız ya da zararlı şekilde kullanılmasıdır.
Faydasız ya da zararlı kullanım ile doğru ve faydalı kullanımı ayırt etmek önemlidir. Çocuklarımızın internet ve dijital teknolojileri her kullanımında faydasız veya zararlı bir şey yapıyor tepkisi vermemiz hem iletişimimizi ve ilişkimizi bozacak hem de ortak bir zeminde uyulabilir kullanım kuralları koymamıza engel olacaktır.
Bunun yerine;
Doğru kullanımlarını fark etmek, takdir ve teşvik etmek,
Faydalı kullanım alternatifleri ile ilgili bilgi vermek,
Kendi doğru ve faydalı kullanımımızla onlara örnek olmak,
dikkat etmemiz gereken önemli noktalardır.
Kullandığımız dil çok önemli:
Çocuklarımızın hayatında internet ve teknolojilerin varlığı oldukça önemli olduğu için bizim onların internet ve dijital teknolojilerle ilişkileri konusunda kullandığımız dile dikkat etmemiz de oldukça önemlidir. Bu noktada yasakçı bir dil, direnci ve inatlaşmayı beraberinde getireceğinden
Bunun yerine;
Neyin, ne kadar ve nasıl kullanılacağına dair iş birliği yapmaya çağıran,
Kullanım haricinde gerçek hayatta çocuklarımızın sevebileceği alternatifleri sunan,
Direkt karşı çıkmayan ve kötüleme üzerinden konuşmayan,
İnternet ve dijital teknolojiler konusunda en azından temel bilgi sahibi olan bir dil kullanmamız oldukça önemlidir.
Sorun varsa bunu fark edelim:
İnsan hiçbir davranışı sebepsiz yapmaz. Çocuklarımız internet ve dijital teknolojileri kendilerine ya da hayatlarına zarar verecek şekilde kullanıyorlarsa bunun ardında
yatan nedenlerden bir tanesi de gerçek hayatta yaşadıkları veya yaşama ihtimalleri olan bir sorundan kaçma olabilir. Özgüven noktasında zorlama, zorbalığa maruz kalma, olumsuz bir çevreye sahip olması sebebiyle suça bulaşma riskinden kaçan başta olmak üzere benzer makul sebeplerden dolayı internet ve dijital teknoloji kullanımını artırmak sık gördüğümüz bir durumdur. Sorunu görmeden ve çözmeden sonuç olan davranışa yönelmek, bizi amacımıza ulaştırmayacağı gibi sorunların büyümesine ve ilerleyen zamanda daha içinden çıkılmaz hâle dönüşmesine sebep olabilir.
Bu sebeple;
Çocuklarımızın hayatından haberdar olmamız,
Çocuklarımızın duygularının ve düşüncelerinin farkında olmamız,
Çocuklarımızın gelişimi hakkında bilgi sahibi olmamız,
Çocuklarımızın çevresindeki insanları ve ilişkileri anlamamız sorunu anlayabilmek ve etkili çözüm geliştirebilmemiz noktasında gereklidir.
Çocuklarımızın ve gençlerimizin internet ve dijital teknolojilere bu kadar yoğun ilgi göstermelerinin en temel sebeplerinden bir tanesi de gerçek hayatta var olma, görünme ve kendilerini ifade etme imkanlarının oldukça azalmış olmasıdır. Özellikle şehir hayatında yakın ilişki kurma ve sürdürme ile bedensel faaliyetler yapabilecek alan ve imkan bulma anlamında, yeteneklerini ve becerilerini geliştirip gösterebilme anlamında her geçen gün daralan ve fakirleşen bir dünyada yaşıyorlar. Hâl böyle iken onların hayatını ilişki
ve faaliyetten yana zenginleştirmeden sadece internet ve dijital teknolojileri kullanmalarını kısıtlama yönünde talimatlar yağdırmak zararın dışında bir sonuç getirmeyecektir.
Bu sebeple;
Çocuklarımıza gerçek hayatta yakın ilişkiler kurabilmeleri konusunda yardım etmemiz ve onları desteklememiz,
Çocuklarımızın sosyal veya sportif aktivitelerden herhangi birine az da olsa bir ilgileri varsa onu fark edip teşvik etmemiz,
Çocuklarımızı, yeteneklerini ve kabiliyetlerini geliştirecek imkan ve insanlarla buluşturmamız
bu konuda atabileceğimiz önemli adımlardır.
Değişim zaman, emek ve sabır ister:
İnternet ve dijital teknoloji araçları bütün dünya için oldukça yeni bir kullanım. Bu araçların doğru kullanımları konusunda kabul görmüş kesin kurallar maalesef şu an için yok. Zaman içerisinde hayatımızda yeri ne kadar olmalı, nasıl kullanırsak faydalanır, nasıl kullanırsak zarar görürüz, neyi onlarla yapmalı neyi onlarsız yapmalı gibi soruların cevapları daha net bir şekilde ortaya çıkacak ve doğru kullanım süreç içerisinde daha belirgin hâle gelecektir.
Bu durumun farkında olarak en azından eldeki bilgilerimizin ışığı doğrultusunda bu soruların cevaplarına yönelik harekete geçmeli ancak bunun da bir süreç olduğunu, zaman alacağını bilmemiz gerekir.
Süreç içerisinde hem çocuklarımız hem de biz hata yapabiliriz. Hata yapmayı vazgeçme, ümitsizliğe kapılma, çaresiz hissetme sebebi olarak görmeyelim
Çocuğumuzun bugünü ve yarınının daha güzel olması için ilk adımda amacımıza ulaşamayabilir, ilk denemede aradığımızı bulamayabiliriz. Aramaya ve ilgilenmeye devam etmeliyiz.
Çocuğumuzun bazı meseleleri anlaması ya da anladıklarını davranışa dönüştürebilmesi için zamana ve desteğe ihtiyacı olacaktır. Bu zamanı ona vermemek veya küçük adımlardan büyük ve kalıcı sonuçlar beklemek yararsız olacaktır. Dolasıyla çocuğumuzun ihtiyacı olan zamanı ona vermeye hazır olarak, onun gelişim hızını takip etmeli ve gelişimine uygun hareket etmeliyiz.

formats

ALAN VE MESLEK SEÇİMİ

Alan seçimi bireyin ilgi, yetenek ve yaşamdan beklentilerinin değerlendirilmesini içeren bir süreçtir. İlerleyen yıllarda seçilecek meslek için atılan en önemli adımlardan bir tanesidir. Bireyin hayatında ilgi ve yeteneklerine bağlı olarak başarısının yüksek olduğu derslere yönelik alan seçimi yapması, gelecek yıllarda sınava hazırlık sürecini kolaylaştıracak olmakla birlikte sınavda başarılı olabilmesi için uygun sınav stratejileriyle sınava hazırlanmasına zemin hazırlayacaktır.

Gelecekte bir meslekte başarı elde edilmek isteniyorsa bireyin mesleki yönelim aşamasında kendini iyi tanıması, ilgi ve yeteneklerinin farkına varması ve doğru bir şekilde adım atması önemlidir. Alan seçimi yapılırken her zaman ölçüt olarak bireyin kendisi alınmalıdır. Kariyer imkânı yüksek olan mesleklerin öne çıkarılması yerine bireyin kendini gerçekleştirebileceği ve bu sayede mutlu olabileceği bir mesleğe yönelmesi çok daha sağlıklı olacaktır.

Birey, alan seçimini gerçekleştirirken aynı zamanda gelecekte seçeceği mesleğin alt yapısını oluşturmaya başlamaktadır. Verilecek olan bu karar, bireyin çalışma ortamını, çevresindeki insanların bakış açılarını ve değer yargılarını şekillendireceği için süreç boyunca hassas ve dikkatli olunması gerekmektedir. Bireyin, süreç boyunca sağlıklı kararlar verebilmesi için cevaplaması gereken sorular şu şekildedir:

1.Yetenekli olduğum alanlar hangileri?

2.Kendimi hangi derslerde daha başarılı görüyorum?

3.Yapmaktan keyif aldığım şeyler neler?

4.Kişilik özelliklerim seçmeyi düşündüğüm meslekle uygun mu?

5. Seçmeyi düşündüğüm alan ve meslekten beklentilerim neler?

Sahip olunan yetenekler bireye hangi meslek grubunda daha başarılı olacağını, ilgiler ise hangi işleri yapmaktan zevk alacağını fark ettirir. İlgi alanları belirlenirken var olan ilginin bireyde uzun süreli oluşuna dikkat edilmelidir. O ilgi alanında bireyin yeteneği yoksa hobi olarak bunu hayatında sürdürebilir. Yetenek ve ilgi alanı uyuştuğunda ise bu alanda bir mesleğe yönelindiğinde mesleki doyum ve başarı beraberinde gelecektir. Alan ve meslek seçiminde kişilik özellikleri çok önemlidir. Her meslek grubu kendi içinde birtakım özellikler barındırmaktadır. Meslek seçimi yapılırken bireylerin o mesleğin gerektirdiği kriterlerin kendisinde olup olmadığını gözden geçirmesi gerekmektedir.

Meslek denilen kavram, bireyin kendini ifade etmesinin bir yolu olarak görülür.  Doğru meslek seçimi yapıldığında birey, mesleki doyumu yüksek derece sağlar. Bu doyum, bireyin hayatının diğer alanlarını da doğru orantılı olarak etkiler. Bu doyuma varabilmek için öncelikle bireyin değerlerinin farkına varması gerekir. Mesleki değerler incelendiğinde toplumsal saygınlık, liderlik, yaratıcılık gibi birtakım değerler karşımıza çıkar. Birey, var olan bu değerleri kendi değer yargılarıyla bütünleştirebildiği takdirde sağlıklı seçimler yapabileceğini fark edecektir. Karar verme sürecinde ise bireyin yapması gereken yeteneklerini, ilgilerini ve değerlerini fark etmesi ve bununla beraber mesleklerin çalışma alanlarını, ortamlarını ve gerektirdiği özellikleri inceleyip fikir sahibi olmasıdır.

Sizler, ebeveyn olarak çocuğunuzun yanında olduğunuzu ona hissettirmeli ve verdiği kararın sorumluluğunu almasına yardımcı olmalısınız. Unutmayın ki çocuğunuzun hedefi ve hayalleri sizinkilerden farklı olabilir. Bu noktada durup kendi duygu ve düşüncelerinizi gözden geçirmelisiniz. Bu süreçte çocuğunuza yol gösterebilir, fikir sunabilirsiniz fakat onun bir birey olduğu gerçeğini dikkate alarak son kararı onun vermesine özen göstermelisiniz.

TED Eskişehir Koleji Özel Anadolu Lisesi

Psikolojik Danışmanı ve Rehber Öğretmeni

ECE SEVİNÇ

formats

DUYGU REGÜLASYON BECERİLERİ

DUYGU REGÜLASYON BECERİLERİ

 En doğru duygu eğitimin birinci kuralı GÜVENDİR. Ailesine güvenen her çocuk kendini rahatlıkla ifade edebilir. Çocuklar ne anlatırsa anlatsın; onları eleştirmeden, dalga geçmeden ve önemseyerek dinlemeliyiz. Okul öncesi dönemde damgasını vuran öfke nöbetleri ve ağlama krizleri, küçük çocukların duygularını nasıl kontrol edebileceklerini henüz öğrenmediklerinin de somut bir göstergesidir. Ancak bu günlerin geçip gitmesini ve bir an önce büyümelerini beklemek yerine büyük faydalar sağlayan “duygu becerilerini” çocuklarımıza öğretmektir.

Küçük yaşlardan itibaren çocuklara duygular konusunda net ve açık bir eğitim vermenin ne kadar etkili olduğu bilinmelidir. Sosyal ve duygusal beceriyi öğrenen çocukların daha az öfke ve kaygı sergilediklerini ve daha iyi birer sosyal problem çözücülere dönüştüklerini görebiliriz. Erken çocukluk dönemindeki olumlu sosyal davranışlarla, gelecekteki akademik başarı ve zihinsel sağlık arasında güçlü bir bağ bulunuyor. Diğer bir ifade ile, çocuklar kendilerini sakinleştirmeyi, duygularını ifade etmek için kelimeleri kullanmayı ve başkalarına karşı nazik ve iyi davranmayı öğrendiklerinde, gelecekteki başarılarının ve ruhsal sağlıklarının da temellerini atıyorlar.

1. Duyguları İsimlendirin

Etkili öğrenmenin temeli “yansıtarak” dinlemektir. Çok küçük çocukların ve anaokulu çocuklarının kendilerini dille ifade etme becerileri sınırlıdır. Ancak anne babalar ve öğretmenler, çocukların davranışını – bağırmak, itmek, ağlamak ya da geri çekilmek olabilir – “dinleyebilirler” ve sonra da bunu onlara yansıtarak hissettikleri şeye bir isim koymalarına yardımcı olurlar.

  • “Çok kızgınsın! Küçük kardeşin resmini yırttı ve sen de çok kızdın.”
  • “Çok üzgünsün. Anneannen gitti ve sen de gitmesini istemedin. “Çok mutlusun! Kocaman bir balonun var ve çok mutlu olduğun için zıplayıp duruyorsun!”

Çocuklar büyüdükçe duygusal kelime haznelerini geliştirmek adına onları çeşitli kelimeler ile tanıştırmak için de aynı yöntemi kullanabilirsiniz: “Hayal kırıklığına uğramış gibisin. Kulen yıkıldı ve sen onu yapmak için çok uğraşmıştın! Bu çok moral bozucu.” Ya da, “Şaşkın görünüyorsun. Şimşek gerçekten çok sesliydi ve seni çok şaşırttı.”

2. Duyguları Normalleştirin

Duygular, iyi ya da kötü olarak sınıflandırılmamalı. Yine de güçlü duygular çocukları korkutabilir ya da yorabilir. Bu yüzden, uyaranlara verdikleri tepkiyi normalleştirmek – herkesin bazen kızgın, üzgün ya da korkmuş hissedebileceğini görmelerine yardım etmek onları rahatlatabilir ve başkalarının bakış açısından bakma becerilerini de geliştirir.

Çocuk sakinleştikten sonra tekrar konuya dönmeli ve çocuğun kendini nasıl hissettiği de dahil olmak üzere neler olup bittiğini kısaca özetleyin. Sonra ona, siz dahil herkesin bazen böyle hissedebileceğini hatırlatın. Örneğin, “Bu sabah anneanne gittikten sonra kendini çok üzgün hissettin. Etrafı tekmeledin ve ağladın. Anneannen kalsın ve seninle oynasın istedin. Herkes bazen üzgün hisseder. Anneanne gittiğinde ben de kendimi kötü hissettim. Onunla konuşmayı ve sana kitaplar okumasını seyretmeyi çok seviyorum. İnsanların “hoşçakal” diyip gitmesi üzücü bir şey. Onu yarın aramak ya da ona bir resim çizmek ister misin?”

3. Teknik Geliştirin

Her zaman ve genellikle hislerimizi kontrol edemeyiz, ancak duygularımızı nasıl ifade ettiğimizi kontrol edebiliriz. Bazen basit bir şarkı bile çocukların duygusal stresle baş etmelerine yardımcı olabilir. Çocuğun sevdiği bir şarkının sözlerini değiştirip şöyle yapabilirsiniz örneğin: “Kızdığımda kardeşime vuramam, ama yere ayağımla güm güm diye vurabilirim.”

Örneğin; Öfke duygusunu tanımayan çocuk öfke duygusunu yaşamasına rağmen anlamlandırıp ifade edemeyecektir. İfade edemediği için saldırgan tutum sergileyebilir. Saldırganlığın altında başka sebepler arasak da çoğu zaman saldırganlık sadece öfkeyi doğru ifade edememekten kaynaklanmaktadır.

4. Resimleri “Okuyun”

Kitap okumanın hikaye, roman empatiyi geliştirdiği bilinmektedir. Resimli kitaplar, küçük çocuklara duygusal okuryazarlığı öğretmek için güçlü birer araç. Bir hikayede mutlu, korkutucu ya da üzücü bir olay olduğunda, durun ve resme birlikte bakın. “Şu küçük kıza bak, sence şu anda kendini nasıl hissediyor?” Karakterlerin yüz ifadelerini, nasıl durduklarını ve neler yaptıklarını birlikte inceleyin. Aynı yöntemi birlikte çizgi film ya da film izlerken de uygulayın.

5. Farkındalık Çalışmaları Yapın

Bu çalışmalar, zihinsel sağlığı desteklemenin ve duygusal regülasyonu geliştirmenin yollarından biri. En basit meditasyon uygulamasını şöyle yapabilirsiniz: Oturduğunuz yerde hareket etmeden gözlerinizi kapatın, sakinliği hissedin ve dikkatinizi duyularınıza verin. Etraftaki seslere, kokulara, bedeninizin dokunduğu yerlere, gözünüzde canlanan görüntülere  60 saniye boyunca çocuğunuzla sessizce oturun. Ardından gördüklerinizi ve duyduklarınızı birbirinizle paylaşın. Parkta etrafınızı dinleyerek yürüme çalışması yapın. Uykudan önce ya da okul gününün sonunda, o gün içinde sizi mutlu eden küçük anları birbirinizle paylaşın.

ANAOKUL PSİKOLOJİK DANIŞMANI

MERVE CANER

formats

GÜVENLİK KURALLARIM

Vücudumuzun Güvenlik kuralları

Vücudumuzun Güvenlik kuralları

formats

ÇOCUKLARDA PSİKOLJİK SAĞLAMLIK

 

Değerli Velilerimiz,

Hepimiz çocuklarımızın daha mutlu, huzurlu ve sağlıklı büyümesini isteriz.  Ancak şöyle bir durum var; stres ve olumsuz deneyimler hayatımızın her noktasında bizleri bulabiliyor ve kontrol etmekte zorlandığımız zamanlar olabiliyor. Bizler, çocuklarımızın hayat boyu karşılaştıkları zorlukları değiştiremeyiz, ancak onlara nasıl baş edebileceklerini öğretebiliriz. Psikolojik sağlamlık; bireyin stresle, başarısızlıkla, zorluklarla veya travmatik bir olayla baş etme becerisidir.

Stres zamanlarında bedenimiz alarm verir, kalp atışımız hızlanır, kan basıncı artar, stres hormonları aniden yükselir. Kısa bir zaman dilimi içinde stres faydalıdır ve bizi harekete geçirir diyebiliriz. Ya kaçarsınız ya da savaşırsınız. Eğer stresli durum devam ederse, tüm bu değişimleri bedenimizde hissetmeye de devam ederiz. Psikolojik sağlamlık, bedenimizde hissettiğimiz olumsuzluklar sonucunda tutulma, gerilme, kasılma gibi bedenimizde zorlanma olan bölgemizi etkinleştirmek ve eski haline çevirmekle yakından ilişkilidir. Bu durum gerçekleştiğinde kendimizi toparlama, iyileşme, zorluklarla karşılaştığımızda çözüm bulma, uyum sağlama, esneklik göstermeye de başlayabiliriz. Ebeveynler olarak çocuğunuzun daha dayanıklı, problemlerini çözme gücüne sahip bireyler olarak yetiştirebilmeniz mümkün. Çocuğunuz olumsuz bir olayla karşılaşmasın diye aşırı korumak, her zorlukta onun yeterliğini sorgulamadan yardım etmek, stresli durumlardan kaçınmasını sağlamak onu daha mutlu ve dayanıklı yapmaz, aksine direnme gücünü zayıflatır. Önemli olan sorunları ortadan kaldırmak değil, sorunla karşılaştığında baş etme becerisini aşılamaktır. Çocukların problemlere ihtiyacı vardır ki çözüme de ulaşabilsinler. Ben bunu yapabilirim ifadesinden ibaret değildir. Çocuk, kendi deneyimlerinden yola çıkarak kendini yeterli hissedebilir. Çocuklara kendini denetlemesi için sorumluluk vermek, davranışının sonucunu yaşamasına müsaade etmek, geri çekilmek ve izlemek gelişimleri için önemli bir adımdır. Çocuğunuzun günlük rutine sahip olması, güvenilir ve sağlıklı ilişkiler sağlamak, oyun oynamasına ve hayal gücünü yansıtmasına izin vermek (kutu oyunları dürtü kontrolü, sıra bekleme ve kurallara uymaları için çok faydalıdır), günlük işlerinize onları da dâhil etmek (alışveriş listesi hazırlamak, birlikte çıkmak, aklında tutması için sorumluluk vermek, bunu bir oyuna dönüştürmek vb.) ve karar verebilmesi için fırsat tanımak kendini yönetme becerisini kazanması için etkili yöntemlerdir. Çocuğunuza hissettiği duyguların doğal olduğunu öğretin. Duygular iyi kötü diye ayrılmazlar. Öfkelenmenin kötü bir şey olmadığını, öfkelendiğinde bununla nasıl baş edebileceğini düşünmeliyiz. Öfkesini bastıran, yanlış aktaran, içine atan bir çocuk yetiştirmeyi hiçbirimiz istemeyiz. Duygular sahicidir ve kabul edilmesi gerekir. Duyguları ne kadar tanır ve isimlendirirseniz, yoğunluğu o kadar dengelenir. Problem çözme becerisi yaratıcı bir süreçtir. Bu beceriyi geliştiren her şey psikolojik sağlamlığı da o kadar besler. Çocuklar doğal olarak meraklı, keşfetmeye hazır, yaratıcıdır ve sürekli soru sorarlar. Onlara oyun oynayabilecekleri, yaratıcılıklarını konuşturabilecekleri alanlar oluşturun. Yerde oyun oynamak, çocuğun oyununa katılmak, müdahale etmeden izlemek, değiştirmeye çalışmamak, kabul etmek önemlidir. Oyun onun iletişim dilidir, o konuşsun ve siz dinleyin. Çocuklar bir problemle karşılaştıklarında çözmeleri için açıklamalar yaparız ya da öğütler veririz. Bunun yerine ona sorular sorabilirsiniz. Örneğin, sınıf arkadaşıyla oyuncak tartışmasına girdi, çatışmalar yaşıyor. “Arkadaşınla çatışmaların seni çok kızdırıyor galiba, peki bu olayı daha önce de yaşadın mı? Hatırlıyor musun? O zaman nasıl çözmüştünüz? Öğretmenine mi şikâyet etmiştin, sırayla oynamak için mi anlaşmıştınız? Şimdi ne yapabilirsin? Peki, bir de böyle deneyelim mi?” gibi. Model Olmak psikolojik olarak sağlam ve dayanıklı olmayı aşılamanın en etkili yolu, sizin de bunu içselleştirip örnek olmanız gerekmektedir. Kendi başa çıkma yöntemlerinizi gözden geçirin. Unutmayalım ki, neyi biliyorsak onu öğretiriz.

ANAOKULU REHBERLİK BİRİMİ

MERVE CANER

formats

UZAKTAN EĞİTİM SÜRECİ NASIL DESTEKLENİR?

Değerli velilerim;

Tekrar uzaktan eğitime geçtiğimiz bu dönemde çocuklarımız başta olmak üzere hepimiz farklı farklı deneyimler elde ettik Bu süreçte bizlere vermiş olduğunuz destekler için çok teşekkür ederiz. Çocuklarımız bir süre daha evlerinden uzaktan eğitim yöntemiyle derslerini takip edecekler.

Uzaktan eğitimle değişen yeni ev düzenine hemen alışmakta zorluk yaşayan öğrencilerimiz olabilir. Onlara zaman tanıyın. Neye ihtiyaç̧ duyduklarını sormaktan ve uygulaması mümkün öneriler ile yerine getirmekten çekinmeyin.

Bizler bu süreçte sizlerin yanında olmaya her zaman devam ediyor olacağız.

KEŞFETME DUYGUSU

  • Keşfetme Duygusu bu yaş grubu çocuklar için büyük bir başarı kaynağıdır bu da demek oluyor ki bizim çocuklarımız uzaktan eğitimi keşfettikçe başarı duygusunu daha yakından deneyimleyecekler.
  • Bilinen bir durumu sizlerle paylaşmak istiyorum okul öncesi yaş grubu öğrencilerimiz ilk karşılaştığı durumlar karşısında zaman zaman dikkat çekici tepkiler oluşturabilir ve sonrasında heyecan duyabilirler. Ancak zamanla bu duruma alışmaya başlar ve verdikleri tepkiler değişebilir bunun gibi durumlarda telaşlanmayıp net tutumlar sergilemeniz süreci daha sağlıklı yürütmeniz için yardımcı olacaktır.
  • Uzaktan eğitimde çocuğunuz ben bu derse girmek istemiyorum, ben bunu biliyorum ya da yoruldum gibi cümleler kurarak size küçük dönüşler yapabilirler bunun gibi durumlarda bizlerle iletişime geçmenizi isteriz çünkü süreci birlikte yürüttüğümüzde çocuklarımızı derslere dahil etmek daha kolay olabilmektedir.

ÇOCUKLARDAKİ SORUMLULUK

  • Bu süreçte çocuklarımıza hayat için gerekli olan disiplin ve sorumluluk duygusunu hep birlikte kazandırmalıyız. Çünkü sorumluluk duygusu çocukların kendisine yetmesinin ve kendine güven duymasının temelini oluşturur
  • Çocukların hayatını ileri derecede kolaylaştırmak, onların sorumluluk alanında olan görevlerin hepsinin ebeveynler veya evdeki yardımcılar tarafından yapılması çocukları hayat karsısında güçsüz bırakmaktadır.
  • Hayatı kendi ebeveynleri tarafından aşırı kolaylaştırılmış̧ ve her aşamada karşılaştıkları sorunlar onlar tarafından çözülmüş olan çocuklar ileriki yaşlarda daha büyük zorluk yaşamaktadırlar.

Çocuklarımızın SORUMLULUĞUNU alan değil, ihtiyaç durumlarında yanlarında olan velilerimizi derslerde görmek isteriz.

ANAOKULU REHBERLİK BİRİMİ

MERVE CANER

formats

ÖFKE VE DUYGULARIMIZI KONTROL ALTINA ALMAK İÇİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

ÖFKE VE DUYGULARIMIZI KONTROL ALTINA ALMAK İÇİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİEkran Resmi 2021-03-15 10.09.28

formats

BİRLİKTE KEŞFEDELİM OYUNU

BİRLİKTE KEŞFEDELİM OYUNUN KURALLARI

formats

UZAKTAN EĞİTİMDE EBEVEYNİN YOL REHBERİ YOLDA AYAĞIMIZA TAKILAN KÜÇÜK TAŞLAR

UZAKTAN EĞİTİMDE EBEVEYNİN YOL REHBERİ YOLDA AYAĞIMIZA TAKILAN KÜÇÜK TAŞLAR

OTO KONTROL VE ÖZ DİSİPLİN

Değerli Velilerim;
Çocuklarımızın uzaktan eğitimde en iyi şekilde yararlanabilmeleri için iç motivasyonlarının ve otokontrollerinin yüksek olması lazım bu da bizler ve sizlerin destekleri ile şekil alacaktır.
Biz çocuklarımız ile okulda geçirdiğimiz zamanda her zaman onlara sorumluluk bilinci kazandırmaya yönelik çalışmalarda bulunduk. Nasıl mı? Okulda derse girdiğimizde tüm malzemelerini kendilerinin almaları, öğretmenlerini takip etmeleri, takıldıkları bir etkinlik olduğunda direk bize sormaları konusunda destekte bulunduk.
Şimdi evde olduğumuz bu zaman diliminde sizlerin biraz daha rahat olup bazı görev ve sorumlukları çocuklarımıza vermenizi istiyoruz. Amacımız “BEN BUNU YAPARIM” hissini çocuklarımıza kazandırmak. Çocuklarımız bizim düşündüğümüzden daha güçlü ve yetenekli! Bizler de sorumluklarını ve görevlerini onlara öğreterek özgüvenlerini desteklemeliyiz.
Uzaktan eğitim sürecinde biz sizlerden teknik sıkıntılarda onların yanında olmanızı bunun dışındaki süreçleri biz öğretmenlere bırakmanızı istiyoruz. Siz onların bu süreçte ihtiyaçlarını karşıladığınızda kendileri yapmayı bırakıyor ve sizden bekliyorlar unutmayalım ki okula döndüğümüzde onların yanında siz değerli aileleri olmayacak ve tek başlarına kendi öğrenme sorumluluklarını almaları beklenecek.
Çocuklarımız uzaktan eğitimde ders başında otururken dikkatleri oldukça önemlidir. Şöyle düşünelim bizler bir iş yaptığımızda yanımızda bir kişi daha varken ve kontrol edildiğimizi de düşünürsek bir çok hata yapar ve yaptığımızı işi anlayamayabiliriz. Bizim yapmamız gereken çocuklarımızın bize ihtiyaçları olduğunda yanlarında olmak bu çok daha verimli sonuç elde etmemizi sağlar. Çocuklarımıza ebeveynler olarak kendi öğrenme disiplinlerine sağlamaları için fırsat vermeliyiz. Biz bu konuda öğrencilerimize çok güveniyoruz zoom da ders yapmak, kurallara uymak onlar için çok kolay☺

olabilirsiniz ama çocuğunuzun yerine bu sorumluluğu taşıyan kişi olmamalısınız. Unutmayın sizler çocuklarımızın ebeveynlerisiniz öğretmenleri değil☺Bizim sizden tek beklentimiz teknik kısımlarda çocuklarımıza destek olmanız bunun dışındaki her şeyi çocuklarımız yapabilir. Öz disiplin bilinci gelişmeyen bir çocuk kendi üzerine düşen görev ve sorumlukların farkına bile varmayabilir. Belki de en kötüsü kendi sorumluluk ve işlerin başkası tarafından yapılmasını bekleyebilir. Sorumluluk bilinci kazanan çocuklarımız işlerini kendileri yapmak için çaba sarf ederler ve sorumluluk bilinci ile yetişen çocuklar ileride daha başarılı bireyler

Zaman zaman zorlanabilirler ama sonunda kendi çözümlerini bulabilirler.

Sizler onları destekleyen kişi

olurlar. Biz de böyle çocukları geleceğe hazırlamak için buradayız.

TED ESKİŞEHİR KOLEJİ

ANAOKULU REHBERLİK BİRİMİ

formats

UZAKTAN EĞİTİMDE EBEVEYNİN YOL REHBERİ

Tarih 14 Aralık 2020, yazar içinde Genel.

UZAKTAN EĞİTİMDE EBEVEYNİN YOL REHBERİ

 Değerli Velilerimiz,

İçinde bulunduğumuz Pandemi nedeni ile her geçen gün değişen koşullar altında eğitim öğretime devam ediyoruz. Sürekli değişen bu belirsiz durumun içinde olmak hem ebeveynler hem de çocuklar için oldukça büyük bir stres faktörüdür. Bu süreçte çocuklarınıza verdiğiniz destek için çok teşekkür ederiz.

Bu zorlu süreç yetişkinlerin olduğu gibi çocukların da rutinlerini değiştirdi. Çocuklar için en önemli rutinlerden biri olan okul düzeni de bu süreçte geçici de olsa tamamen değişti, çocuklarımız bir süre evlerinden uzaktan eğitim yöntemiyle derslerini takip edecekler. Çocukların bu uzaktan eğitim sürecinden en etkili ve verimli bir şekilde geçirmek adına TED Eskişehir Koleji Anaokulu Rehberlik Birimi olarak tüm bu süreçte sizlerin yanında olmaya devam ediyor olacağız.

Anaokulu ekibimiz ve sizlerin işbirliği ile bu süreci sağlıkla yürüteceğiz.

Evde kaldığımız bu süreçte öncelik olarak dikkat etmemiz gereken bazı noktaları şu şekilde sıralayabiliriz.

  • DOĞRU ORTAMI OLUŞTURMA

Çocukların derslere hep aynı yerde katılacağı bir alanın oluşturulması, çocuğun odaklanması ve disipline olması açısından çok önemlidir. Canlı dersler sırasında okul ve ders rutinlerinin devam edebilmesi gerekmektedir bu nedenle çocuğumuzun yatması vb. değil oturmasını hem öğretmenler hem de aile olarak desteklemeliyiz. Kitap, kalem vb. gibi ders materyellerini düzenli bir şekilde öğrencimizin ders esnasında ulaşabileceği yerde tutmalı, derslere hep aynı alandan katılmasını sağlamalıyız.

  • ÇOCUKLARININ YANINDA UZAKTAN EĞİTİM SİSTEMİNİ HAKKINDA KONUŞMAKTAN KAÇININ!

Teknik sıkıntılar olabilir ve bu sıkıntılar zaman zaman zorluklara yol açar, ancak çocuğunuzun yanında bu durumları dile getirmemeye özen gösterilmelisiniz. Çocuklar, ebeveynlerin duygularına, düşüncelerine karşı duyarlıdırlar ve kendi duyguları olmasa da ebeveynleri tarafından onaylanmak için onların duygularını kendi duyguları gibi ifade edebilirler. Bu süreçte çocuğumuzun yanında uzaktan eğitim ile ilgili yapacağınız olumsuz bir yorum, ertesi gün çocuğumuzun derse girmek istemeyişi ile ilgili öne süreceği neden olacaktır.

  • ÇOCUKLAR HER ZAMAN DERSLERE HAZIR GELMELİ

Sizlere göndermiş olduğumuz programı kontrol edip çocukları hangi derse gireceğimiz konusunda  önceden bilgilendirmeniz, çocuğumuzun kendisini neyin beklediği ile ilgili güven duygusu oluşturmasını sağlayacaktır.

  • DERSLERE AYRILAN ZAMAN GÜNLÜK RUTİNLERE YERLEŞTİRİLMELİ

Ev için sizlere göndermiş olduğumuz rutinleri çocukların görebileceği bir yerde anlatarak asmalısınız. Okulda devam eden rutinlerin evde de değişmediğini fark etmeleri gerekir.

  • DİSİPLİNLİ VE NET OLMAK BU SÜREÇTE ÇOK ÖNEMLİ

Çocuklar okuldaki olan düzenin evde de değişmediğini ve belli sorumlulukları olduğunu bilmelidir.

  • DERSE KATILMAKTA ZORLANAN ÖĞRENCİLERDE HEMEN BİZLER İLE İLETİŞİME GEÇMELİSİNİZ

İnatlaşmadan ortak çözümler bulunmalıdır kademeli bir şekilde derse katılması sağlanmalıdır.

  • YEME İÇME- UYKU SAATLERİ KONUSUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMAMASINA ÖZEN GÖSTERİLMELİ

Çocuklar düzenlerinin değişmediği bir süreç olduğunda daha kolay uyum sağlayabilmektedirler.

  • Arkadaşları ile bireysel görüntülü görüşmeler yapabilirsiniz.
  • Bu süreçten sizlerde sakinliğinizi koruyup keyif alın sizlerin rahat olduğunu gören çocuklar da süreci kolay geçirecektir.
  • Okul aile iş birliği her zaman çok önemlidir yaşanılan zorluklar hakkında bizlerle hemen iletişime geçmelisiniz.

Anaokulu Rehberlik Birimi

 

 

 

 

formats

MAAİLE OYUN

MAAİLE oyunu Keyifle ailecek hem oyun oynayıp hemde çocuklarınızın dünyasını keşfetmeniz için hazırlanmış bir etkinlik

MAAİLE oyunu Keyifle ailecek hem oyun oynayıp hemde çocuklarınızın dünyasını keşfetmeniz için hazırlanmış bir etkinlik

formats

3 YAŞ DÖNEM ÖZELLİKLERİ VE EBEVEYNLERE TAVSİYELER

PDR_MEKTUP_3YAŞ

3 yaş benmerkezcilik ve inatçılık özelliklerin görüldüğü karşı koymanın başladığı zorlu bir dönemdir. 3 yaş çocukların en sevdikleri kelimeler “hayır, ben, ben yapacağımdır.” İnatçı ve kararlı tutumları isteklerine “hayır” dendiğinde geçirilen öfke nöbetleri ve ağlama krizleri hep bu dönemin genel özellikleridir. Genelde 2,5 -3 yaş civarındaki tüm çocuklarda bu davranışların zaman zaman gözlenmesi çok normaldir. Bu yaş grubu çocuklar okula başlayarak birey olma yolunda çok ciddi bir adım atmış olurlar. Onların kendilerine ait bir dünyaları vardır. Buna paralel olarak sosyalleşir, zihinsel olarak gelişir ve kelime hazineleri hızla gelişir.

Bu yaş grubu paralel oyun denilen dönemdedir. Yani birbirleriyle oyun kurmaktan çok, oyuncağa yönelik oyunlar oynarlar. Diğer arkadaşları ile elinden bir oyuncak alınırsa o zaman iletişimi daha sık kurarlar. Zaman zaman paylaşma konusunda yaşadıkları zorlukları arkadaşlarına fiziksel zarar verme boyutuna da taşıyabilirler (vurma, bağırma, ısırma vb.)

Çocuk benliğini bu dönemde keşfeder. 3 yaş çocuklar artık kendi öz bakımlarını karşılayabilecek bir çok beceriye sahiptirler. Eğer fırsat verilirse yemek yemek, giyin- mek, soyunmak, temizlik gibi bir çok ihtiyaçlarını kendileri karşılayabilirler. 3 yaş dönemi önemli bir geçiş süresidir. İlk kez anneden kopup uzunca bir süre başka bir sosyal ortamda kalabilecek durumdadır. Paylaşmayı grupla oynamayı basit kurallara uymayı bu yaşta öğrenir.

Bu dönemde ailenin tavrı oldukça önemlidir. Birey olmaya geçiş sürecinde çocuk- larınızın bazı taleplerini karşılarken biraz geciktirmek, paylaşabildiğinde ve kurala uyduğunda ödüllendirmek çocuğun ben merkezcilikten kurtulmasında etkili olacaktır. 3 yaş çocuklar kalem kullanmaya, çizgiler çizmeye başlar. Dış dünyaya ilişkin sorular sormaya başlar. Kendi isteklerinin yerine getirilmesi konusunda oldukça ısrarcı davranırlar. Bu dönemde çocuklar çevresindeki yetişkinlerin sorun çözmelerini taklit eder. Anne babaların bu dönemde çocuğun sosyal yönünü geliştirecek tavır içinde olmaları gerekmektedir. Çocuğun yaşam deneyimiyle öğreneceği şeylerin de hem zihinsel, hem fiziksel hem de duygusal gelişim açısından oldukça önemlidir.

Bu yaş grubu çocuklarda bir otorite kural konuluyorsa ciddi ve tutarlı olunması gerekmektedir. Birbirini çelişkiye düşüren davranışlar çocuğu da, aileyi de mutsu- zluğa götürür. Çocuğun yaptığı bir işte aile ne kadar araya girerse çocuğun karşı koyma tepkisi o derece artabilir. Çocukların inatları karşısında yapılabilecek en iyi hareket çocuğun tehlikesiz yapabileceği şeyleri yapmasına izin vermek. Çocuğunuz büyüyor ve en güzel anılarını birlikte keyifle yaşamanız dileğiyle…

ANAOKULU REHBERLİK BİRİMİ MERVE CANER

formats

OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLARDA SOSYAL BECERİ

Ekran Resmi 2020-08-22 12.06.29Çocuklarda Sosyal beceriler

 

formats

OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİN ÇOCUKLARA KAZANDIRDIKLARI

OKUL-ÖNCESİ-EĞİTİMİN-ÇOCUKLARA-KAZANDIRDAKLARI.pdfEkran Resmi 2020-08-15 13.09.02

OKUL ÖNCESİ DİKKAT EGZERSİZLERİ

formats

ÇOCUK VE İLETİŞİM

Tarih 01 Mayıs 2020, yazar içinde Genel.

ÇOCUKLAR İLE İLETİŞİM KURARKEN

1.OLUMSUZA ODAKLANMAK

Anne babalar olarak, belki de insan olmanın doğası gereği yolunda gitmeyen, olmayan, yürümeyen durumlara daha çok dikkat çekeriz. Bunun sonucunda da çocukların yaptığı olumsuz davranışları daha sık görür ve uyarmaya başlarız. İyi niyetle başladığımız sürecin sonunda çocuklarımız da olumsuz davranınca aldıkları ilgiden dolayı olumsuz davranışlarını sürdürürler.

Çocukların tepkisi: Anne baba çocukları olumsuz davrandığında “yapma”, “bağırma”, “sıkma kardeşini” gibi uyarılar verdiklerinde, çocuk da anne babadan olumsuz ilgi almış olur. Çocuklar için de olumlu veya olumsuz ilgi fark etmediği için, olumsuz davranışını devam ettirir. Sık uyarı alan olumsuz davranış ise güçlenir ve tekrarlanır. Çocuk “yapma” dediğiniz davranışı sergilemeye devam eder.

Ne yapmak lazım?: Öncelikle çocuklarınızı çok sık uyarmayın. Uyardığınızda ise bunu ses tonu, kelimeleriniz ve zamanlamanızla doğru şekilde yapın. Çocuğunuzun olumlu davranışlarını sözle ve hareketlerinizle ödüllendirerek onu besleyin. Kendi içinde gösterdiği gelişmeyi onaylayın. Olumsuz davranışlarına çok yoğun şekilde odaklanmayın.

2.KARARLI VE TUTARLI  OLAMAMAK

Bir kural, yöntem, metot veya düzenlemeyi deneyecek veya yeni başlayacaksanız kendinizden ve zamanlamadan emin olun. Doğru karar verdiğinizden emin değilseniz veya içinde bulduğunuz durum veya şartlar (anneanne babaannelerin

varlığı, yatıya gelecek misafir, kardeş doğumu, tatile gitmek) tutarlı olmanıza engel olacaksa bunu önceden hesaplayın.

Çocukların tepkisi: Başlanan ve yarım bırakılan yöntemler ve kurallar çocukların anne babaya olan güvenini sarsmakla kalmaz, anne babanın yetkinliğine de gölge düşürür. Üstelik de çocuğunuz sizin yaptığınız davranışı model alır, evde söylenen sözlerin yerine getirilmediğini öğrenir.

Ne yapmak lazım?: Tutarlı davranacağınızdan emin olmadan yeni bir kural veya düzenlemeye başlamayın. Hem kendi içinizde, hem ev düzeninizle hem de eşinizle tutarlı olun. Çabuk pes etmeyin, çocuğunuz sınırlarınızı test ederken siz tutarlı ve kararlı davranmaya devam edin, model olduğunuzu unutmayın.

3.ARKADAŞ OLMAYA ÇALIŞMAK

Çocuğunuzla zaman geçirmek, onunla birlikte olmak, keyifli anları paylaşmak belki de anne baba olmanın en güzel tarafı. Ama bunun için onun arkadaşı olmanız gerekmiyor. Sizin kendi arkadaşlarınız, çocuğunuzun ise kendi arkadaşları var. Bu nedenle “ben çocuğumla arkadaş gibiyim” söylemi ilk anda çok olumlu çağrışımlar yapsa da anne baba olmanızın gerekliliğini hafife almayın.

Çocukların tepkisi: Çocuklar sınır, güvence ister kendilerinin anne baba tarafından sevildiği ve korunduğunu hatırlamaya ihtiyaç duyar. Sınırları ise arkadaşlarımız değil ebeveynlerimiz koyar. Ebeveynleri ile arkadaş gibi olan çocuklar dış dünyada arkadaşlık ilişkilerinde zorlanabilir, ben merkezci bir yapı geliştirebilirler. Erkenden yetişkin dünyasına girmiş olurlarsa bununla baş etmekte zorlanabilirler.

Ne yapmak lazım?: Arkadaş olmak söyleminden iyi zaman geçirmek, ona saygı duymak, birlikte yapılan etkinliklerden keyif almayı anlıyorsanız işler yolunda demektir. Arkadaşı olmaya çalışırken sınır koymayı, gerekli durumlarda yönlendirmeyi, örnek olmayı, öğretmeyi, düzen ve güvence sağlamayı, kısacası öncelikle anne babası olmayı unutmayın.

4.YIKICI  DİL KULLANMAK

Konuşurken seçtiğiniz kelimeler, ifade ediş tarzınız, cümlelerinizin taşıdığı mesajlar çok önemlidir. Bu nedenle çocuklarınızla iletişim kurarken sadece ne söylediğinize değil, nasıl söylediğinize de dikkat edin. Böylece sadece ifadenizi biraz değiştirerek çocuklarınızla olan ilişkinizde daha özenli davranmış olursunuz. Çünkü olumsuz dil maça eksi puanla başlamak demektir.

Çocukların tepkisi: Olumsuz ifade kullanımı çocukların da aynı ifadeleri öğrenmelerine neden olur. Sizin yetkinliğinizi tehdit edebilir, “yapmayacağımmm işte”, “vermezsen verme” gibi hırçın ifadelere dönüşebilir. Bu noktadan sonra da yapıcı bir iletişime dönmek çok zordur.

Ne yapmak lazım?: “Ödevini yapmazsan televizyon seyredemezsin” yerine “Ödevini bitirdikten sonra televizyon izleyebilirsin” diyebilirsiniz. İlkinde olumsuz davranışa odaklanır, neredeyse bir cezadan bahseder, hatta çocuğunuza olan inancınızı zedelersiniz. İkinci örnekte ise, beklenen davranışı söyler, çocuğun yapabileceğine olan inancınızı belirtir ardından ise keyifli etkinliği hedef gösterirsiniz. Bu bizler için de geçerli, değil mi?

5.KARARLI  GÖRÜNMEMEK

Çocuklar çok büyüdüklerinde bile karşılarında yetkin, kararlı, tutarlı anne babalar görmek isterler. Böyle ifade etmeseler bile, onları koruyan kollayan yetişkinlerin yaşadıkları sorunlara çözüm bulmalarını ister, anne babaları tarafından iyi yönetilmeye ihtiyaç duyarlar. “Hadi annecim noolursun”, “bak beni ne kadar üzüyorsun ağlayacağım şimdi”, “lütfen sana yalvarıyorum”, “iyi o zaman baban gelsin de ona anlatırsın derdini” gibi yaklaşımlar ebeveyni güçsüzleştirir, çocuk – anne – baba arasındaki güç dengesinin bozulmasına neden olur.

Çocukların tepkisi: Güç dengeleri alt üst olduğunda çocuk kontrolü eline alır, durumlar üzerinde denetim sahibi olur. Bu dengesizlik çocuğa aynı zamanda kızgınlık getirir. Çocuk bunu yaparken de hırçınlaşır, anne babayı yetkin görmek için onları daha da zorlayan hareketler yapar, test eder. Sonunda ise ya ceza alır, bazen bağırılır bazen ise tokat yer.

Ne yapmak lazım?: Evde güç dengelerinin mutlaka anne baba çocuk arasında sağlanması gerekir. Bazı istisnai durumlarda çocuklar söz sahibi olsalar da, anne babalar yetkin ve tutarlı bir tavır sergilemelidir. Yalvarmak, yaşa uygun olmayan açıklamalar yapmak, çok uzun cümleler kurmak, geleceğe dair uzun söylemler vermek, rica etmek, tehdit etmek gibi davranışlar anne babanın yetkinliğini kısıtlar. Çocuğun gelişim dönemine uygun açıklamalarla, kararlı ve tutarlı olmak, çocuğun yaşadığı her durumda onu yönetebilecek becerilere sahip olmak önemlidir.

6. ÖNGÖRÜLÜ OLAMAMAK

Bazen sorun çıkmadan önlemek, sorun çıktığında onu çözmeye çalışmaktan daha uzun sürer ve daha yorucu olabilir. Bu nedenle çocuğunuzun kişilik özelliklerini, zayıf yanlarını, eşref saatlerini bilmek ve bunlara göre önleyici davranmak çok önemlidir. Son anda kural, ödül veya ceza çıkarmamak çocuğun hayatını tahmin edilebilir kılmak oldukça önemlidir.

Çocukların tepkisi: Sorun çıktığı anda kızmak, sinirlenmek, davranışı durdurması için çocuğu tehdit etmek veya hemen o anda bir ödülle davranışı durdurmak verimli yöntemler değildir. Siz önleyici olmadığınızda veya kuralları, yaptırımları önceden belirtmediğinizde çocuğun kafası karışabilir, huysuzlaşabilir.

Ne yapmak lazım?: Alışveriş merkezine gittiğinizde oradaki oyuncaklara binmek için çocuğunuzun hevesli hatta ısrarcı davranacağını düşünüyorsanız bunun önlemini evden çıkmadan önce alın, gidince orada ne yapacağınızı, neye izin olup olmadığını açıklayın. Böylece onu alışveriş merkezinde çekiştirmeden, diğer insanların bakışlarından rahatsız olmadan, sinirlenip öfkelenmeden keyifli zaman geçirebilirsiniz. Aksi halde önleyici olmamak çürük dişi fırçalamaya benzer; çok geç olabilir.

 

                        ANAOKULU REHBERLİK BİRİMİ

MERVE CANER

formats

ÇOCUKLARDA YARATICILIĞI DESTEKLEMEK

Tarih 04 Mart 2020, yazar içinde Genel.

ÇOCUKLARDA YARATICILIĞI DESTEKLEMEK

Yaratıcılık kendini ifade edebilmenin en özgür şeklidir. Çocuklar için de kendilerini özgür ve açık şekilde ifade etmekten daha tatmin edici ve mutluluk verici bir şey yoktur. Çocukların yaratıcılıkların geliştirmek için;

Çocukların çabalarını destekleyin: Çocukların çok güzel ürünler çıkartması zaman alabilir ama önemli olan onların çabalarına değer vermek ve bunu takdir etmektir. Bu çocukların güven duygusunu geliştirecek ve dolayısıyla yeteneklerini destekleyecektir.

Mükemmeliyetçi olmayın: Sonuç hiçbir zaman süreçten önemli değildir. Çocukların fikirlerini kendinizinkilerine benzetmeden değer verin. Ayrıca bir şeyleri bitirmek için onları aceleye getirmeyin, zorlamayın.

Sevinç ve heyecanlarını paylaşın: Çocuklar başkalarının hareket ve tepkilerini model alarak öğrenir. İlk yıllarda yetişkinler çocuklarının buluşlarını heyecanla karşılar fakat biraz büyüdüklerinde bu coşkuları azalır. Böylelikle çocuk keşfettiği şeylerinin ilginç veya önemli olmadığını düşünür. Paylaşımları ihmal etmeyin.

Etkinlikleri ve deneyimleri çeşitlendirin: Çocukları farklı durum ve materyaller ile tanıştırın. Aynı şeyleri tekrar etmek, onları farklı deneyimlerin zenginliğinden mahrum edebilir.

Yaratıcı süreçleri çocuklarla veya kendi kendiniz ile konuşarak destekleyin: Kendi kendinize sesli konuşun. Kafanızda yürüttüğünüz mantığı bilmelerini sağlayın. Karşılaştığınız problemi ve nasıl üstesinden gelmeyi düşündüğünüzü anlatın. Onlara da danışın. Objeleri, şekilleri, renkleri isimlendirin. Çocuklara ne yaptıklarını neden bir şeyi seçtiklerini sorun.

Teknolojiye mola: Televizyon, cep telefonları, bilgisayarlar hepsi çok eğlenceli ama hayatlarımızda yaratıcılığa az yer bırakıyor. Yaratıcılığa ve hayal kurmaya zaman ayırmak için belli süreler için bu araçları kapatın. Örneğin gökyüzündeki bulut veya duvardaki gölge neye benziyor? Hayal gücü gerektiren sorular yöneltin. Çocukların özgün fikirleri paylaşmasına izin verin.

 

Oyun oynadıklarında, oyuncakları veya nesneleri anlamlarından farklı bir şekilde kullanmaları için teşvik edin. Biraz yaratıcılık ile bir oyuncak bambaşka bir şeye dönüşebilir.

Hikaye anlatmak, çocuklarda yaratıcılığı desteklemek için çok faydalıdır. Bildikleri bir hikayeyi değiştirip anlatabilir, sonra kendisinin de hikayeleri değiştirerek anlatması için teşvik edebilirsiniz.

 

                                               Anaokulu Rehberlik Birimi

Merve Caner